yapma öyle en sevmediğim şey; arabayı yavaş sür,en sevmediğim şey; ağzını kapat da çiğne; en sevmediğim şey. ne kadar çok "en" iniz varmış. insanın en sevmediği şey bir tane olur. sizin için her şey en sevmediğiniz şey. hasta mısınız? nesiniz? ben iyiyim. azıcık mantıklı düşünün beni düşündürtmeden.
açık terlikteki ayak parmakları su damlalarını içine çekiyor. bu kadar da sinir olduğum bir olay yok. "en sevmediğim şey" olmasa da hiç hoş bir şey değil. elinde çaydanlık gidiyorsun; ayağında da açık terlik. şıp! bir damla su ayak baş parmağınla onun yanındaki parmağın arasına damlıyor. terlikte bir kayganlık efekti... sanki yağ damlamış. kurumaz da o. ıslak terlik giymek gibi aynı.
ya terlik üreticileri sorunlu ya da ben sorunluyum. ama ben her zaman kendimi haklı çıkaracak derecede egoist biriyim. en iyi benim. adamlar bir terlik yapmış, bildiğin açık terlik. üzerine de ayak anatomisi adına girintiler çıkıntılar eklemiş. haydi buraya kadar kabul. ama abartmış, terliğin üstüne girintiler, çıkıntılar, alev desenleri, dalga desenleri... hatta bir de üstüne "sport" ibaresi.. ulan terlikle spor mu yapılır? ayağından fırlar adamın. en son terlikle sekiz yaşındayken koştum ben. ayaklarıma da su damlıyordu. zıçtımın terlikleri.
sene 1990 iken çizgi filmleri çok severdim ben. hala severim ayrı. kazık kadar adam çizgi film seyreder mi, evet. işte neyse; star tv o zaman tek özel kanaldı; saat dört buçukta çizgi film saati olurdu. ben belki şansıma erken başlar diye iki buçukta otururdum televizyon başına. ama hiç başlamadı erkenden o çizgi filmler. iki buçukta pembe diziler olurdu. erken otura otura pembe dizi müdavimi olmuştum.
muavin kelimesini sadece dolmuşlara has bir kavram sanarak yaşadım bir süre. ilk okula başlayınca bu sanrı değişti ama müdür muavinimizi görünce garipsemiştim. muavin dediğin "hoop, devam et,para üstü almayan varmı, indir"der sadece. ama baktım müdür muavinimiz pek bir mülayimdi, bağırmak falan yok. nasıl muavin o?
ama hepsi dünde kalmış. akşamki kurufasülye bile...