cinselliği ön planda tutanlar için öncelikle sizi sağ taraftaki bekleme sırasına alalım.
"kadın ayrıldığında hemen yeni birini bulur erkek ise zor" diyen mantığa, william shakespeare cevap versin:
beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup aşk sanıyorsunuz.
yeni birisi ile seviştiğinizde unutulan kavrama aşk deniliyorsa, dünya'daki aşkın sonsuz olduğunu söylemek zor olmamalı. o zaman orospular, fahişeler bunun için var! bütün dünya'nın fahişeleri birleşin!
teoman'ın şarkılarında dinlemediniz mi, #senden önce senden sonra, daha kaç vücut gerekli
benim seni unutmama..
erkeklerde aşk acısı sonradan çıkıyor. ayrılık sonrası elde edilen sınırsız özgürlüğün verdiği coşku ile unuttum sanılıyor. bu süreç başlıkta zaten yeteri sayıda belirtilmiş.
erkek, aşk acısını sonradan çıkartırken teoman ise şöyle belirtmiş gene;
#bir bulut saklıyor sanki akacak yaşları uykusuz gözlerimden.
#uğruna döktüğüm gözyaşları için yağmurdan özür dilerim denilmiş. gül güzeli
bir erkek yeni bir ten bulduğunda o yaşadığı aşkı kolay kolay unutamaz. olay yeni bir vücut değil. aşkı ne kadar yoğun ve gerçek yaşadıysanız, hele bir de içinde tutku varsa, işte o zaman acısı sonradan çıkmaya başlıyor. çevremdeki örneklerle açıklamaya çalışayım bu durumu.
öncelikle bir arkadaşımın başından geçen hadiseyi anlatayım. sene 2000'ler. arkadaşım arda'nın başından geçenleri ve esas kızımız ilayda'nın hikayelerine kulak verelim.
arda, uzun bir birlikteliğin ardından yeniden güçlenip hayatına devam ederken bir yandan kadınlara olan inancını yitirmiş ve artık günübirlik takılmalarla hayatını yaşarken bir gün ilayda ile tanışıyor ve gecenin sabaha kalmaması gereken bir zamanda, kısaca tek gecelik bir hadise sonrası çıkmaya başlıyorlar. hayat bu ne getireceği asla bilinmez. sen bugün one night stand diye gidersin yarın bir bakmışsın arda gibi aşık olmuşsun.. zaman akıp giderken, arda'nın kafasında yarattığı çelişkiler ve soru işaretleri yüzünden hep geride takılı kalıyor. en azından tanıyayım olmadı ayrılım kafasında rahat bir tutum sergiliyor. hani şu ıssız adam filmdeki alper gibi..
ilayda ise hayatının aşkını bulduğunu zannedip arda'ya delicesine aşık oluyor. uğruna feda edemeyeceği bir şey yok. aşk zaten kimyanın değişmesiyle başlar. ilayda delilercesine seviyor arda'yı. arda için rutin bir durum. çünkü geride bıraktığı ilişki sonrası artık kadınlara olan inancını yitirmiş ve ilayda'yı çok rahat bir şekilde tavlamayı başarmış. 2 günde tavladığı kız için hevesi kaçmış görünüyor. kızı çok umursamaması yüzünden kaçan kovalanır misali; ilayda, arda'ya tutkuyla bağlanıyor. günler akıp giderken 3 aylık birliktelik süresince hiç kavga etmemiş olan çiftimiz şiddetli tartışma sonrası ayrılıyorlar.
başta, olay arda'nın zaten umrunda değil gibi görünse de sonradan depresif bir akıntıya doğru kaptırıyor kendisini. aşık olduğunu anlıyor sonradan. o bakışları hiç unutmayacağını söylemişti bana. şaşırdım. nasıl baktı ki sana diye. "tarif edemem, etsem bile anlamazsın." dedi.
ilayda'yı unutmak için ve de sırf o bencil egolarını tatmin etmek için okulun en popüler kızlarından birisiyle birlikte oluyor. kız gerçekten de güzel birisiydi. ama bir eksiklik var. her şey yolunda gibi giderken; arda, kızla eve geldiklerinde yalnız uyumak istemediğini ve sarılmak istediğini belirterek kızın bacaklarına kafasını koyup gözlerini kapatıyor. ilginçti. erkeğimiz, denildiği gibi yeni birini bulmuştu ama denildiği gibi sevişmemiş, sadece onunla uyumak ve sıcak bir nefesle şefkat arayışına girmişti. hatta bir keresinde ilayda'ya aynen şunları demiş:
"bana annem bile böyle sarılmamıştı."
zaten arda'nın en büyük zaafı da buydu. şefkat..
sonradan kafasına dank etmeye başladı ilayda'ya ne kadar aşık olduğunu. başka denemelerinde bile hep eskiyi düşünür olmuştu. saplantı mıydı yoksa gerçekten aşık mıydı?
peki ilayda seni seviyor muydu diye arda'ya sorduğumda şu cevabı vermişti bana:
arda'nın doğum gününde ilayda şöyle bir not düşmüştü aşk mektubuna:
benim seni sevdiğimi bil yeter, eğer seni sevdiğimi söylersem uçacak sanki anlamını yitirecek. beni sev çünkü ben seni hep seveceğim.
-peki seni sevdiğini hiç söylemedi mi sana?
arda: bir keresinde sevişiyorduk, orgazm olduğunda seni seviyorum lafını duydum ağzından. gerçek olan orgazm mıydı yoksa seni seviyorum lafı mıydı bir türlü kestiremedim.
yaz boyu peşinden koştu kızın ardından. olmadı. kız, yaşadığı depresyondan ötürü artık kendine yeni bir rota çizmiş, arda'sız bir hayata adapte olmaya çalışıyordu ve bu uğurda yaptığı ilk iş güzellik salonuna gitmekle başladı. tıpkı mini dizi, mildred pierce'deki güçlü kadını oynamaya çalışan kate winslet gibi.
3 ayın ardından ilayda'yı hala unutamayan arda, son bir kez ve yine hiç düşünmeden kızın olduğu şehre gitti. otogardan inip sigarasını yakıp çiçekçiye doğru yol alırken yoldan geçen arabanın kendisi ıslatmasıyla ilk darbeyi yemişti doğadan.. -bunlar bana sıradan gibi gelse de arda'nın yaşadıklarını anlamam zor olacak. empati de bir yere kadar.. ellerinde çiçekler ve kızın sevdiği tatlı olan profiterol ile birlikte kızın kapısında beliriyor. arda'nın hikayesi film gibiymiş adeta, yerinde olmak isterdim bu heyecanla.
kızın kapısında dururken, apartmana girecek olan 2 kız yağmurda ıslanmış ellerinde çiçek olan arda'ya bakıp; "adamsın be!" derken, arda ise red ediliyordu. adam yerine konulmuyordu. ilayda tamamen kapatmıştı kapılarını arda'ya.
-ne oldu peki sonra ne yaptın?
arda: otogardan indikten sonra su bile içmeden doğruca kızın yanına gitmeyi düşünüyordum zaten. karnım da açtı kızın evinin önünde beklerken. aslında arkadaşlarım bu ilişkinin devam etmeyeceğini defalarca söylemesine rağmen kalbimin sesini dinlemeyi belki de kandırılmayı göze almışım bu uğurda. "hayatımın en güzel siktirini yedim." dedi bir kadından.
gururuyla oynandı arda'nın. çok canı yandı o anda. ama işittiği o laf kendisine tokat gibi çarptı suratına. kendine geldi. silkelendi. başlarda çekindi ama sonradan itiraf etti, o yediğim laf olmasa hala peşinden koşacaktım kızın diye.
askere gitti geldi temiz bir format atıldı driverler yüklendi ve yeni bir hayata başladı. şimdi çok daha güçlü. seviyorum arda'yı. mert bir adam çünkü. gizlisi saklısı yok. kadınlarla arası iyi olsa da, düşmanına bile yalan söylemeyen birisi. bir kere gururu incindi ama kalkmasını bildi. şimdi ise işi gücü yerinde 1 çocuğu var. ne mutlu kendisine..
kaldı mı kırıntı diyorum, güzel günlerdi ama devam ettirmeye çalışmam anlamsızmış diyor. tek sızlayan tarafı ise vicdanı olmuş. ıssız adam tribi gibi durduk yere ada ben ayrılmak istiyorum tribinden sonra kızı ne kadar üzdüğünü ve onun üzülmesine daha çok üzülüp kahrolduğunu belirtiyor. ben de bir kadının en çok ahını almaktan korkarım. o yüzden ayrılıklar bile anlamlı ve değerli olmalı. arda'nınki gibi değil. arda'nın kulağını çok çınlattım ama tek sevmediğim yanı bu oldu kendisinde.
elbette onun da sıkıntıları vardı anlatamadı kimseye. ayrıldıktan sonra kızlar, acısını paylaşırlarken o'nun içi içini yiyor, kelimeleri boğazında düğümleniyor kusmak istiyordu adeta. sesini duyuramamaktan müzdaripti. dışarıdan çok güçlü gibi görünse de kağıttan yapılan kuleler gibiydi. tek bir dokunuşta yıkılacak kadar..
mektuplar yazdı ama nafile. o mektuplar hiç okunmamış ilayda tarafından.
en azından ilişkinize saygınız olsun. bitirirken bile mertce adam gibi bitirmeye çalışın. arda gibi çamurda patinaj çeken off road araçlarına benzemesin haliniz.
eski sevgili için, zaten orospuydu diyen erkek ile zaten orospu çocuğu diyen kızı kadıköy belediyesinin bana verdiği yetkiye dayanarak evlendirmek isterim. sülalecek orospu evlatlarınız olur. o yüzden biten ilişkinin ardından kötü şeyler söylememeye dikkat etmek gerek. insanın karakterini de yıpratır kendisini de.
şimdi ise teknoloji çağındayız. böyle tutkulu ilişkileri bulmak zor.