Adamlar şimdiden bi güç oluşturmaya başladılar. özellikle savcılı mahallesi, tamamı ile Suriyeli. adamlar 10\'lu 15\'li gruplarla dükkanlara girip alışveriş yapıyorlar, dolmuşlara biniyorlar. hem de erkek, kız, büyük, küçük, taciz ediyorlar. bizimkiler de boş durmuyo tabi. a clockwork orange filmindeki gibi küçük oluşumlar var. Her gün 5-6 suriyeli, araba kazası şu kazası bu kazası ölüyor! eğer eski garajlar\'daysanız gece 2 gibi bağırış seslerini duyabilirsiniz.
Hastaneler tıka basa suriye\'li dolu. koridorda, yerde yatıyor adamlar. Diyetisyen bile marta randevu verdi. kayıtlara geçenlere bakmayın hiçbirinin pasaportu yok. Yürüyüş yaptılar burada en azından 25000 varlar sempatizanı olan sakallıları demiyorum. onları da sayarsak, zaten ülke onların şu an. neyse hangi birini yazacaksın zaten hepsine seyirciyiz söz hakkımız mı var ki bizim. hükümet ne derse o ama pardon park ismini soruyorlar bize (bkz: #AnkaraTemaParkinaisimAriyor) doğru ya demokratik bir ülkeyiz biz.
Serzeniş: Neden bu kadar tahammülsüzsünüz? dolmuşa yavaş binen yaşlı kadını iterek aşağı düşürüyorsunuz ona bile tahammülünüz yoksa siz nasıl insansınız. Canınızın istediğine eşinize baktığı gerekçesiyle dövüyorsunuz. yanınızda kol kadar bıçaklar var. etek gibi bi şey giydiklerinden belli de olmuyor. genelleme yapmayı sevmem ama bu suriyeli\'ler ya insan değil ya da çok sağlam bir örgütlenme söz konusu arkadaşlar.
Asıl merak ettiğim konu ise biz kabul etmesek bu kadar adamı böyle şartlarda kim kabul edip göz yumacaktı.
Not: içim şişmiş var ya oh be rahatladım.