ceket

entry13 galeri
    9.
  1. "1970'li yıllar. Ortaokula gidiyorum. Bir cumartesi günüydü galiba. Küçük bir kamyonet tüm gün kasabayı dolaştı durdu. Bozkırın ortasında biteviye bir anons: "Dikkat dikkat! Bu akşam Avanos Yeni Sineması'nda sürpriz sanatçılar ve Neşet Ertaş... Bu akşam Neşet Ertaş sinemamızda." Gece sineması öğrencilere yasak olmasına rağmen bir fırsatını bulup kaçıyorum. Neşet Ertaş'ı dinleyeceğim. Her zamanki taktiğim yine tutuyor. Kucağımda bir kasa gazozla sinemaya giriyor, bir daha çıkmıyorum. Salon ağzına kadar dolu. Önlerde dayım oturuyor arkadaşlarıyla, görünmemem lazım. Arkada bir yere dikilip, heyecanla Neşet'i bekliyorum. Önce sürpriz sanatçılar çıkıyor sahneye. Bir kadın ve orta yaşlı, aranjman söyleyen bir erkek. Kimse çok fazla ilgilenmiyor. Onlar da zaten işlerini hızla bitirip gidiyorlar. Gözüm kuliste. Biri, sahnenin ortasına tahta bir sandalye koyuyor. Az sonra da kulisten sazını göğsüne bastırmış, hafif öne eğik bir yürüyüşle Neşet çıkıyor. Takım elbise, parlak iskarpinler, dudaklarının üzerinde Ayhan Işık bıyığıyla gencecik bir Neşet. Eğilip selamlıyor seyirciyi ve sandalyeye oturuyor. Arka arkaya iki üç türkü söylüyor. Ahali nasıl coşkulu. Ama Neşet biraz sıkıntılı sanki. Bir an duruyor ve kırk sene sonra, istanbul'da bir açık hava konserinde duyduğum bir cümleyle izin istiyor seyircilerden:
    "Ayağınızın turabı, goğnünüzün hızmatçısıyım. Su cekattan bi kurtulayım müsaade ederseniz."
    Ceketi çıkarıp oturduğu sandalyenin arkasına asıyor sonra. Artık özgür.
    Neşet'in ceketi çıkardıktan sonra söylediği türküler ahir ömrümün en güzel sesleridir."

    Ercan Kesal
    Peri Gazozu / Ceket Çıktığında
    0 ...