üstadımdır, bu adamı okurken aldığım keyfi, ne uykusuz ne de gırgır dergilerinden alabiliyorum. Neden mi ? Adam bizim kahvede ki bülent abinin ağzından, mahallenin entel çocuğu berke laf çakıyor sanki, bu adam bi harika dostum.
--spoiler--
Nuri Bilge Ceylan ve benzeri yönetmenlerin Fransız Sinemasından etkilenerek çektikleri filmlerde kahraman yalnızdır, bir oda bir salon evde oturur, sanatseverdir, at kuyrukludur, tek kapılı bir arabası vardır
Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı bu filmler Türkiyede gişe yapmıyor, ama eleştirmenler her defasında suçu halka atarak Anlamadılar diyorlar ve yönetmenler inatla yenisini çekiyorlar!
Son dönem yönetmenler fotoğrafçılıktan geldiler. Elli tane kadrajı oturmuş fotoğraf çekince fotoğraf sergisi açacağıma bunlardan film yaparım diyerek hemen bir senaryo uyduruyorlar. Yavaş, sıkıcı, görsel bir film
Film gösterime girdiği an cümle hazırdır: Emmm, bennn Türkiyedeki sosyal ve bireysel yalnızlık temalarını kullanarak
Ne? Türkiyede yalnızlık mı?
Babacığım; bir adam bekarsa ondan korkulur. Tek kapılı arabaya biniyorsa zaten kimseyi arabasına almak istemiyordur, at kuyruklu saçıyla insanları ürkütür, zengin ama 40 metrekare evde oturuyorsa misafirden hoşlanmıyordur Yani adam yalnız değil, kibirlidir! Daha beterini söyleyeyim: Adam yalnız değil, yalnız kalmak istiyordur veya anormaldir.
Taksiye bindiğiniz an Memleketin nere? ile başlayan sorgulamaların yapıldığı bir ülkede yalnız kalmak, kalabilmek mucizedir! Seveniniz yoksa bile düşmanlarınız, çekemeyenleriniz, meraklı komşularınız vardır. En kötü ihtimalle zaten iki polis izliyordur böyle bir tipi.
Hasta başına yüz refakatçi, ölü başına bin dirinin düştüğü bir ülkede yalnızlık temasını kullanmak çapkınlıktan öteye bir şey değildir.
Çektiğiniz filmlerdeki yalnızlık türü bizde yoktur beyler
Durup durup Fransızlardan ödül alıyorsunuz, anlamadınız mı?