ilk okuduğumda ekranın başında öylece kala kaldım, içimden bu bizim nasıl aklımıza gelmez dedim...
ekran başında aydınlanmış ve hareketsiz bir şekilde öylece yarım saat kaldım, bir yandan da kendime sövüyordum, böyle bir şeyi nasıl olurda düşünemiş olurdum, salak kafam! bir sonraki maç rize maçı tabi ya!
yarım saatin sonunda anca kendime gelebildim, şehirdeki tüm arkadaşları telefonla arayıp bizim eve gelmesini istedim, hayat meyat meselesi olduğunuda eklemeyi unutmadım.
yaklaşık bir saatin sonunda evimde kırka yakın kızlı erkekli toplanmıştık, projeksiyon makinesi ile bu yazıyı duvara yansıtıp sesli şekilde okudum. tüm hepsinin yüzündeki o aydınlanmayı görüyordum, gözleri parlıyordu hepsinin, hep bir ağızdan ''sahi ya sonraki maç rize maçıydı'' şeklinde aydınlanma belirtisi bir cümle akıverdi.
daha fazla insanın aydınlanmasına vesile olmalıydık, hemen yazıcıdan binlerce kez çoğalttık, her birimiz şehrin farklı noktalarına dağılıp, bu yazının mümkün olduğunca fazla insana ulaşmasını sağladık. yazıyı okuyan herkesin yüzündeki o aydınlanmayı görüyorduk, adeta kutsal bir görevin elçileri gibiydik herbirimiz.
akşama kadar, binlerce insana bu yazının ulasmasını sağlayıp dağıldık, haa unutmadan yarın saat: 13:00 da hepimiz huriyet gazetesi önünde toplanıp, yılmaz özdil'i bu eşsiz yazısından dolayı tebrik edeceğiz. unutmadan, birde pankar hazırladık ''sahi ya bir sonraki maç rize maçıydı''