Bu sefer çalışan kadınlara saran yobaz. konuşmasından bazı satırlar:
"Evlilik kurumunun bugünkü empoze edilen, Ben kendi ayaklarımın üzerinde dururum, kadının ekonomik hürriyeti gibi aldatmacalardan vazgeçilmesi lazımdır. istatistikle meşgul olanlar boşanmaların kimler arasında olduğunu bir istatistiki anket yapıversinler."
"Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil ama elin adamının patronunun hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor. Kocasının emrinde olmayı haysiyetine uygun bulmuyor."
"Ben eş demem. Eş yoktur, eşitlik yoktur. Ben karımla, çocuğumla eşit değilim. Eşim değil, zevcem olur. Karı da kurumsallığı anlatmak için kullanılır."
Şimdi tüm bu tümceler daha önce bahsettiğim Hitler dönemindeki fikirlerle örtüşür. Hitler döneminde de bir kadının "kadın" sayılabilmesi için evlenmesi icap eder. inançer de bununla yetinmiyor, "kula kulluk" etmesi gerektiğine kocasına koşulsuz biat etmesine indirgiyor. Bunun da yanında bilgisinin ne denli sığ olduğunu gösteriyor. "Eş" kelimesini ilk anlamıyla ele alıp "eş" ve "eşitlik" durumundan bahsediyor. Oysa evlilik kurumundaki "eş" kavramı "karı-kocadan her biri" diye tanımlanır. Bu durumda "eş" olmanın birinci kıstası "insan" olma durumudur.
Peki bu "dindar" zat, Allah'ın yarattığı kulların eşit olduğunu unutmuş mudur? Ee derdi din iman olmayınca elbette unutur.