pazarları hiç sevmem

entry17 galeri
    10.
  1. ilk olarak 'insanı kendine bu kadar çok çeken bir filmin verdiği hayal kırıklığı' diyerek başlamak istiyorum. Hani film isim olarak her insana yakın bir film, gidip izleyesin gelir, pazar günlerinin sıkıcılığında geçen hayatları, oluşan tesadüfleri, küçük mutluluk kırıntılarını falan göreceğini düşünürsün ama filmin ismiyle pek bir alakası yoktur, hayal kırıklığına uğrattığı gibi seni şaşırtacak farklı bir şey de sunmaz.
    ikinci olarak yine insanı filme çeken başka bir durum gösterilen muhteşem fragman ve Nil Karaibrahimgil'in film için yaptığı müzik. ikiside filmin izlenmesi için çok sağlam temel oluşturuyor. Ama yine malesef filmden sonra anlıyorsun ki tek akılda kalan şey filmin müziği.
    Bir diğer olarak filmin işleyişinden bahsetmek istiyorum: şimdi filmin doğası ve sana anlatmak istediği şeyler gereği gerçekçi film ama filmde arabanın kendi başına gitmesi insanı filmden soğutuyor ve izlerken aldığın ciddiyet masumane duyguları en aza indiriyor. Arabanın o şekilde filmde konu olması çok saçmaydı evet. Birde aniden filmin pat diye bitiverişi ve yönetmenin filmi başladığı gibi izleyiciye hiçbir soruya cevap vermeden bitirivermesi..

    Neyse. Daha güzel bir şeyler çıkabilirdi. Melisa sözen'de olmasa baya baya giydiricem filme ama onun güzel hatrı ve bakışları için yüzeysel bir eleştiri yaparak geçiştirdim. Selametle.
    0 ...