bu kadar zor mu o basit ama yaşamızı kökten değiştirecek adımı atmak. belki de korkarız yeni başlangıçlardan. ne kadar ben önümü görüyorum, yaptıklarımın farkındayım desekte daha ilk adımda çamura saplanabiliriz. peki ya sonra hemem vazgeçip kararlılıkla geldiğimiz o yoldan geri mi döneceğiz? gözümüzde geçmiş beliri verir, acaba hata mı ettim? şimdiden kafamız allak bullak olmuştur. soruların kemirgenden farkı yoktur, yer bitirir bizi. her taraftan bi ses çıkar. kaparsın kulaklarını garip sesler çıkarırsın. sus artık sus! o fısıldamaya devam eder.
-at kenara saçmalıkları kötü başlangıç olabilir zaten.
-şimdiden b'ka battın.
-sorun sende bak etraftakilere...
-ya şimdi ne olacak kalkabilecek misin?
ağlamak iyidir, her zaman için bir rahatlama gibi gözükse de insanın benliğinden kaçmanın en iyi yoludur. kavalayanın her zaman dibinizde olduğu bir kaçış gibi.
hayatınız dönme dolap gibi olmuştur. bir gün gökyüzündeyken diğer gün yer ayağınızın altındadır, paranız kadar dönersiniz. işin eğlenceli kısmı anı yaşamaktır. peki ya sonrası? işte buna takılıp kalmazsınız. bana bunlarla gelmeyin, yalanınızı yerim. düşünmek yarını planlamaktır şimdiyi değil. bulunduğunuz anı asla planlayamazsınız. buna ne paranız ne de adımlarız yeter. şöyle düşünün sizden her zaman önde olan birşey. bu burnunuz olabilir, saçınız ya da şapkanız. onunlayken onu asla yakalayamazsınız. yaşantı da böyle bişey eski ya da yeni fark etmez. tek değişen otantikliği. hayatın içeriği size kalmış. ister maviye boyayın ister kırmızıya loş bir ışık varsa rengin önemi yoktur. o loş ışık kendinizden başkası değilse ne yapmalı? düşün, düşün, düşün kafanı tırmalamaya devam et. derin bir uykuya dal yarın ve o büyük adımın yaratacağı olasılıkları kafana takma. olaylar gerçekleşmesi gerektiği gibi karşına çıkar. senin tek yapman gereken ona yön vermek. şimdi dönme dolaptan in daireler yerine doğrular çiz.