tek kanatlı bir kuş

entry7 galeri
    3.
  1. Yaşar Kemal, Anadolu ve korku

    Tren, kuş uçmaz kervan geçmez Anadolu bozkırlarını ortasından bölen rayların üzerinde sarsıla sarsıla ilerliyor. Yolcuların her biri ayrı bir dünya. Dertleri birike birike dağ olmuş gariban köylüler mi ararsınız, etrafı yabancı gözlerle süzen kentliler mi ... içlerinde iki kişi var ki, neredeyse tüm hayatları kasabalar arasında mekik dokuyarak geçmiş. Posta Müdürü Remzi Bey, Ankara'dan tayin emri geldi mi karısı Melek Hanım ile birlikte eşyalarını toplayıp yola çıkar, devlet onun hangi kasabada görev yapmasını uygun görürse ortaya gider. Şimdi de hakkında adından gayrı bilgi sahibi olmadıkları Yokuşlu Kasabası'na doğru yol alıyorlar.

    Üç gün süren yorucu seyahatin ardından sabah vakti trenden iniyor ve kendilerini tüm seslerin elini ayağını çektiği bir istasyonda buluyorlar. Posta Müdürü, bir an evvel yeni görev yeri Yokuşlu'ya ulaşmak arzusu içinde. Tabii ki ayak kokusunun sardığı sıkış tepiş kompartımanda günler geçiren Melek Hanım da ... Ancak yeni evlerine nasıl gidebileceklerine dair malumat edinebilecekleri hiç kimse yok etrafta. Ne bir görevli, ne de yolcu ... Çevrede hayvan bile olmaması ikisinin de dikkatini çekiyor ve kasvet çöküyor içlerine. Saatler sonra istasyon şefini gördüklerinde çok mutlu oluyor ve kısa bir konuşmadan sonra ona Yokuşlu'ya nasıl ulaşabileceklerini soruyorlar. Issız istasyonda tek başına kalan Laz memur, kasabanın adını duyar duymaz irkiliyor. " Gidemezsiniz oraya " diyor. " Akşam tren geçecek buradan ona binip Ankara'ya gidin. Elbet devlet başka bir kasabaya tayin eder sizi. " Remzi Bey şaşkınlıkla “Neden” diyecek olduğunda, " Fazla bir şey bilmiyorum ama Yokuşlu'ya birşey olmuş. Dağ çökmüş altında mı kalmış, geçende birisi anlatıyordu. Bir şey olmuş işte " cümleleri dökülüyor istasyon şefinin dudakları arasından. Fakat Remzi Bey, tayin edildiği ilçeyi, her ne hâlde olursa olsun, gözüyle görmeden Ankara yollarına düşmemekte kararlı.

    KORKU BULAŞICIDIR

    Melek Hanım ile birlikte güç bela buldukları bir otobüse binip kasabaya doğru yola çıkıyor. Ancak şoförün yüzü, tıpkı Laz istasyon görevlisininki gibi ilçenin ismini duyduğu anda değişiyor. Kasabaya asla gitmeyeceğini, onları yakınında bırakabileceğini söylüyor. Sonra da ekliyor, " Zaten bir aydır kimse gitmedi oraya ". Soru işaretleri, iki yabancının aklında geniş kanatlı kuşlar gibi kanat çırpıyor. Sonunda Yokuşlu'yu tepeden gören bir kavşakta iniyor ve dağ eteğinde boylu boyunca uzanan kasabaya bakıyorlar. Etrafta ne bir ses, ne de nefes ... Valizlerini, tıkabasa dolu sandıklarını yol kenarındaki bir ağacın altına taşıyıp bekliyorlar. Yanlarında bu kadar çok eşya olmasa Remzi Bey, yürüyüp kasabaya gidecek, orada neler olup bittiğini gözleriyle görecek. Ama yok gidemiyor, bir iki kez bu konuda girişimde bulunduğunda da karısının engellemesiyle karşılaşıyor. Hakkında duyduğu onca şeyden sonra belli ki Melek Hanım da oradan korkuyor. Ne de olsa korku tıpkı hastalık gibi bulaşıcı.

    DiĞER YOLCULAR

    Bir müddet sonra başka bir otobüsten inen dört kişi katılıyor karı kocaya. Onlar da kasabaya gitmek istiyor. Şoför ise “Yokuşlu’ya gitmem” diyor başka bir şey demiyor. Akşam çöktüğünde hepsi de aklında " Neler oluyor orada " sorusuyla tek bir ışığın bile yanmadığı terk edilmiş ilçeyi izliyor.

    Belki de içlerinden biri daha fazla dayanamayıp yürüye yürüye kasabaya gidecek ve kim bilir orada neler görecek...

    1960’LARIN SONUNDA YAZMIŞTI

    Remzi Bey, Melek Hanım, Laz istasyon şefi, " Alamancı " Zeliha ve diğer yolcular, Yaşar Kemal'in geçen hafta okuruyla buluşan kısa romanı Tek Kanatlı Bir Kuş'un kahramanları. Onlar, dalga dalga yayılan bir korkunun kıyısında ne yapacaklarını bilmez bir hâlde duruyor ve sıkışıp kaldıkları karanlıktan çıkmanın yolunu arıyorlar. Yaşar Kemal, 1960'lı yılların sonlarında kaleme aldığı Tek Kanatlı Bir Kuş'ta yine Anadolu insanını anlatıyor. Bu 72 sayfalık kısa romanında hem 1960'lı yılların Türkiye’sinin hem de o dönem insanının ayrıntılı bir resmini çiziyor. Tabii bir de korkuyu, kaynağı ve nedeni tartışmalı olsa da gün geçtikçe büyüyen ve anlatıldıkça derinleşen bir korkuyu işliyor.

    Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ben okuyup bitirdiğimde romanın yarım kalmış olduğu hissiyatına kapıldım. Sanki büyük usta Yaşar Kemal, bu metin üzerinde daha sonra çalışmayı planlamış ama bu arzusunu gerçekleştirme vakti bulamamış ... Bu hissiyat, kısa ama uzun sayfalar boyunca işlenebilecek bir öykü malzemesine sahip olan kitabı keyifle okumamı engellemedi. Ne de olsa dili, anlatımı, gerçekçi tasvirleriyle Yaşar Kemal var karşımızda.

    " SENELER SENESi YAZMAK iSTEDiM "

    Biraz önce, yazarın, yeni romanı Tek Kanatlı Bir Kuş'u okurla buluşturan Yapı Kredi Yayınları'na verdiği kısa mülakatı okudum. Ve öğrendim ki askerliğini yaptığı Kayseri’deki kasaba ona bu kitabın ilhamını vermiş. " Ben hep korkudan korktum " diyor Yaşar Kemal ve başlıyor anlatmaya: " Korkudan çok korktum. Roman yazdığım zaman içimde bir korku istemezdim. O yüzden bu kitapta da korkuyu anlattım. Kayseri'de askerlik yaptığım kasabanın üzerinde büyük bir taş vardı ve bütün kasaba bu taşın üzerlerine düşeceğinden korkuyor, düşmesin diye taşı demir zincirlerle bağlıyorlardı. Madem korkuyorsunuz o zaman çekin gidin derdim. Seneler senesi bu korkuyu yazmak istedim. "

    Yaşar Kemal, telefonun ve internetin olmadığı 1960'lı yılların Anadolu'sunda posta müdürlerinin ne kadar önemli olduğundan da söz ediyor. " O dönemde Anadolu'da postacıdan daha önemli bir kişi yoktu. Özellikle benim için postacı çok önemliydi. (...) Bazen makale yazar gazeteye göndermek isterdim. Bu makaleler bazen gider, bazen de gitmezdi " diyor.

    Tek Kanatlı Bir Kuş, tıpkı diğer Yaşar Kemal kitapları gibi Anadolu'nun kokusunu, rengini, manzaralarını, insanlarını gösteren bir tablo. Bu tablonun Türk dilinin en güzel anlatımından ve yazarın destansı dilinden müteşekkil olduğunu bilmem ki söylemeye gerek var mı ?
    Özlem Ertan, 16.09.2013, taraf.

    http://www.taraf.com.tr/o...emal-anadolu-ve-korku.htm
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük