pazar akşamları insanın içine oturan karanlık bir his vardır ya, işte öyle bir his düşünün ki bir insanın her dakikasında içinde dolaşıyor.
annesinin ölümüyle babasının bakamaması arasında kalmış bir çocuk
bir pazar akşamı yola çıkıyoruz, babanın şahin marka arabasıyla, camlar buz tutmuş, tirtir titriyorum arabanın içinde, radyoda neşet ertaş çalıyor, zahidem kurbanım .
arka koltukta oturuyorum, annenim her sabah beni okula gönderirken baktığı cama bakıyorum perdeler kapalı el sallayan filan yok
baba desen konuşmayı seven biri değil zaten.
şarkıdan mıdır yoksa, annenin yokluğundan mıdır, gözlerim doluyor babama bakıyorum, bana bakıp kafasını geri çeviriyor, utanıyorum işi şakaya vurup oohh orda her gün patates kızartıyorlarmış diyerek gülüyorum..
elimde tek bir valiz tarzı bir çanta var, içinde ilkokul kitaplarım filan, birde annemin resmini koymuştum babamdan gizli, niye gizli koyduysam onu da bilmiyorum.
yeni evime varmıştım, babamla giriyoruz içeriye, odayı bize gösteriyorlar ben babama bakıyorum, babam bana
-emre merak etme, biraz burada kalacaksın sonra yerini değiştirecekler ben konuştum müdür beyle diyor,
-önemli değil baba ben kalabalık olmasını istiyorum zaten diyorum
-yemekleri de güzelmiş, canın sıkılırsa aşağıda oyun salonu var orda oynarsın, cumartesi pazar da yanıma geleceksin zaten, hem sen koca adam oldun lan, ne bu göz yaşarması, diyor..
yok baba ya ne alakası var odada duman var biraz ondan diyorum..
odaya giriyorum tekrar, bakıyorum pencereden, bana bakarsa el sallayım diye, ne bana bakan bir yüz var, ne de sallanan bir el
hizmetli abla geliyor
h.a: merhaba hoş geldin, emre değil mi senin ismin, bak bu ranzada yatacaksın sen tamam mı?
ben: tamam abla ama üstte yatsam olmaz mı orada bunalırım ben
h.a. üstte başka arkadaşın yatıyor, burası senin yatağın
ben: tamam abla yalnız, neyse..
şimdiye kadar hiç tek kalmamış bir insan koca odada tek başıma yatıyorum, henüz görmediğim ve ismini bilmediğim arkadaşlarımın ailelerinin yanında olduğunu öğreniyorum.. yatağıma yatıyorum, annemin resmini alıp öpüp geri hemen koyuyorum, biliyorum biraz daha baksam salya sümük ağlayacağımı, arkamı dönüp hemen kafama yorgan çekiyorum..
sabah zil sesi ile uyandırılıyorum, benim gibi yurtta da birileri var ama yurtta kalan çocukların çoğu hafta içi geliyorlar, ilk gün tanışma, kaynaşma şeklinde geçiyor..
cuma günü geliyor, her öğrencinin sevdiği gibi bende seviyorum cuma günlerini hem yurt ortamından hemde evime gidecek olmamdan dolayı daha çok seviyordum..
ders bitiyor odalara gidiyoruz herkes valizini hazırlıyor, kimisini babasını, kimisi annesini bekliyor,
evcil listesi diye bir liste var, eve gidecekler oraya ismini yazdırıyor, bende yazdırdım
herkesle birlikte yurdun bahçesinde elimde valizle bekliyorum babamı
yanımdaki arkadaşlarım birbir ailesi ile gidiyor yavaş yavaş yalnız kalmaya başlıyorum, trafik var heralde yada bizim araba bozulmuştur otobüsle geliyordur babam diyorum kendi kendime, bir yandan da arkamı dönüp okula bakıyorum acaba beni izleyen var mı diye..
ama ne gelen var ne giden okulun hademesi sesleniyor
-emre çocuğum sen ne bekliyorsun orda, gitmeyecek misin..
-gidecem rıfat amca babam biraz gecikti galiba onu bekliyorum..
-arayalım mı babanı
-yok amca gelir zaten şimdi..
-tamam kapıları kitleyeceğim, ona göre..
-tamam kitle amca sen gelecek babam
gelecek diyorum ama gelecek mi gerçekten, kapılarda kitlenecek ne yapacam ben babam gelmezse diyorum kendi kendime, ama bana geleceğini söylemişti, unutmamıştır heralde diyerek kafamı okul kapısının üstünden uzatarak bir sağa bir sola bakıp duruyorum ne gelen var ne giden.. babadan eser yok..
hava kararıyor utancımdan geride okula gidemiyorum, birazda korkuyorum kızarlar bana diye..
biraz okul bahçesinde oturuyoruma ama hava insanılmaz soğuk dayanamıyorum, gidip kapıya vuruyorum..
-rıfat amca, amcaaa, benim emre rıfat amca.. birkaç bağırmadan sonra açılıyor kapı
-hayırdır gitmedin mi sen, ne yapıyorsun bu saate kadar burada
-bi yakınımız ölmüşte babam gelemedi o yüzden
-neyse tamam geç içeri diyor
cumartesi sabahına eskiden annemin sesi ile uyanır elinden tutularak lunaparka gidilirdi, şimdi nemli yurt kokusunu burnuma çekip, sıra sesleri masa sesleri ile uyanıyordum ben değil içim annemi arıyordu resmen
bir ben kalmıyorum ya herkes kalıyor, hem sadece benim annem ölmedi, başkalarının kilerde ölüyor çok kafama takıyorum ben diyerek kendimi teskin etmenin derdine düşmüştüm
pazar günü akşamı arkadaşlarım geliyor..
-sen nerden geliyorsun, erken geliyorsun yurda, hafta sonu nerdeydin?
-babamla gezdim luna parka gittim, sen
-bende gezdim, annem giysi aldı bana, bak..
-çok güzelmiş, güle güle giy, banada babam alcaktı ama istemedim..
-neden? hem annenle gidersen daha güzel şeyler alırsın
-istemedim işte hem annem öldü benim, araba çarptı, diyorum(gözler doluyor, çene titremeye başlıyor)
karşımdaki şaşırıyor ben ağlıyorum, çokcuklar bize bakarak gülüyor ben odadan koşarak kaçıyorum.. kendimi sezercik gibi hissediyordum.
neyse yine hafta sonu geliyor ismimi evcil listesine yazdırıyorum
elimde valiz yok bu sefer, bahçeyede çıkmıyorum pencereden okulun kapısını gözetliyorum ama valizimide hazırladım, geleceğini biliyorum
yine akşam oluyor, yine okul kapısından gelecek olan baba yok.
belletmen odaları kontrol ederken beni gördü, gitmediğimi anlayınca.
-bak emre oğlum hem gitmeyeceksin hem ismini neden bu listeye yazdırıyorsun.
-babam gelemeyeceğini söylemişti geçen hafta ben unutmuşum özür dilerim.
-tamam bak bi daha yapma, bu listeleri müdür beye veriyoruz ona göre
-tamam amca özür dilerim. amca bi babamı arayabilir miyim..
-aşağıya in ordan ara
geceliklerle karanlık koridordan korkularak geçilir ve telefona doğru gidilir..
-nejla abla babamı arayacağımda buradan arayabilirim değil mi
-evinizin numarasını biliyor musun?
-biliyorum, arayım mı
-tamam ara
telefonu çeviriyorum telefonun filan çaldığı yok.. arka masadan da nejla abla bana bakıyor hissediyorum ama kafamı ona çevirmiyorum..
-abla galiba bakkala gitmiş, ben teyzemi arayabilir miyim
-ara emre ara, istersen ben arayım.
-yok abla saol konuşurum ben şimdi.
teyzemi arıyorum, açıyorlar telefonu.
-hı hı teyze benim emre teyze nasılsın?
-emre.. saol canım emrem sen nasılsın, ne yapıyosun alıştın mı?
-alıştım teyze saol.. teyze babam gelecekti, ama iki haftadan beri gelmedi, bi şey mi oldu? burada çok sıkıldım teyze beni gelip alamaz mısınız?
-baban evinizi sattı emre, şehir dışına gitti oğlum, sana haber vereceğini söyledi, haberin yok mu, seni oraya götürecek hafta sonları artık,
-yok teyze bana haber vermedi, gelmedi de
-tamam ben onunla konuşurum gelir yarın yanına..
- yok teyze konuşma sen arama şimdi kızar bana
-korkma bişey olmaz, o zaman ben gelim yarın yanına..
-benim yarın ders çalışmam lazım, gelmenize gerek yok teyze..
-tamam emre kendine iyi bak oralarda.
-sizde teyze
deyip, telefonu kapattıktan sonra hüngür hüngür ağlıyorum, nejla abla geliyor yanıma..
seninle yarın bi güzel gezeriz emre, hem benimde canım sıkılıyor burada, tamam mı diyor, tamam abla diyorum yatağıma gidiyorum
annemin resmini alıyorum, ağlıyorum, sarılıyorum, o bana bakıyor ben sarılıyorum, o bana bakıyor, ben ağlıyorum