"bir yığın tedirgin, kendinden sıkılmış var olandan başka bir şey değildik. burada bulunmamız için tek bir neden yoktu, hiçbirimiz böyle bir neden ileri süremezdi. utanç içinde bulunan ve belirsiz bir tedirginlik duyan her var olan, ötekilerin karşısında kendini fazlalık olarak hissediyordu. "fazlalık". bu ağaçlar, bu kapılar, bu çakıl taşları arasında kurabildiğim tek bağıntı işte buydu. atkestanelerini saymaya, onları velleda'ya göre konumlamaya, yüksekliklerini çınar ağaçlarının yüksekliğiyle karşılaştırmaya boşu boşuna uğraşıyordum. çünkü her biri, kendisini içine sokmak istediğim bağlantıdan kaçıyor, bir kenara çekiliyor, taşıyordu. bu bağlantıların benim tarafımdan uydurulduğunu hissediyordum; onlar nesnelere işlemiyorlardı. şurada karşımda, biraz solda duran atkestanesi fazlalıktı. velleda da fazlalıktı."