Benim babam annem Bulgaristan'dan 89 yılında geldi Türkiyeye. Zorunlu göç dedikleri olaydan dolayı. Hani şu Bulgarların Jivkof dönemindeki soyadının bulgar olma zorunluluğu vardıya. Sağolsun Özal bize kapıları açtı ve buraya gelen geldi gelemeyen orada kaldı. Çok şükür Allah'ımıza iyi ki de gelmişiz diyoruz. Ama gel gelelim Türkiye'ye geldikten sonra neler yaşadı babamlar ve annemler onu anlatmaya.
beş kuruş paran yok cebinde ve başka ülkeye göçmen gerekiyor. 2 tane çocuk biri 2 yaşında diğeri 11 aylık daha. Ev yok. Burada tanıdığın çok ama çok yaşlı birinin evinde kalıyorsun ve kömürlükte... Baban iş bulmak için gidiyor hal'e çalışıyor yalın ayak eve geliyor. Anne ise Adapazarında süpürge dikme yerinde çalışmaya başlıyor, 3-5 bir şeyler alsakta çocuklarımıza baksak. Sonraları hep böyle hayat zehir oluyor onlara.. Ama sonra ne oluyor. Yaş ilerliyor Allah hep yardım ediyor. Armut piş ağzıma düş yok.
Sonra ne oldu biliyor musunuz. Babam ve Annemin senelerce çabalamasıyla. Bir tane arabamız kendimize kadar. 4 katlı evimiz, bir tane de 3 katlı abime ev yaptılar.
Ben bunu hayat boyunca kimseye anlatmadım. Ballandıra ballandıra, benim babam annem yok şu zulmlerden geldi yok taa aanasının amına çalışmaya gitti 10 20 kuruş fazla kazanayım diye. Falanda filandı yok aga.
Acındırmayacaksın hiç bir zaman! Şov yaparak bir yere varamazsın.. Ama sen varıyorsun o ayrı.
Sikeyim lan dolmuşum iyice. Bunlarda böyle bir anım. Ha bu arada 4 yaşımda havale geçirerek öldü diye morga kaldırdıklarını da söylemedim.