will smith gayet hoş müzik yaptiği, tv'yi actiğinizda bunalimli arabesk rockt yahut ruhsuz teknodansa krem şokolo gibi soundlari duydugunuz vakitlerdi doksanlar.
eski dolmuslarin cenazesinin kalktiği, huzur ve güven ortaminda koalisyondan koalisyona kosuldugu ama halkin pek tınmadiği, ahalinin barlarda simdiki gibi egleniyormus gibi yapmadigi gercek anlamda eglendiği vakitlerdi.
sokaklar cıvıl cıvıldı. simdiki gibi site icersinde dogu alman yapilari içinde ahali hayatini yaşamiyordu. gercek anlamda yasiyordu. gerçi zırt pırt yeni bankonotlar piyasaya cıkıyordu ama ne gam...
gamsızlıgın keyfe keder yasamanın son devresi idi doksanlar, eglence tam gaz gitmekte hemen herkesin idolu jordan'in parladiği bir dönemdi.
otomobiller şimdiki gibi oğlan arabasi değil otomobil gibiydi.
eğlenmek ve zevk almak esasti simdiki gibi korkmak ve altina sicmak değil.
o yillari yasamayanlarin o yıllarin mahsulu olan kişileri anliyamamasi gayet normaldir çünkü o yıllari yasayamayanlar ne zaman gün gördüler ki?
şimdiler de susuzluk var diye kuraklık var diye felaket tellalliği yapanlar daha 1990'da ve 1994'teki kurakliğin yaninda bu kurakliğin osuruk oldugunu bilmezler.
apartman yönetim toplantilarinda iki konu vardi. canak anten yaptirmak ve su deposu. memurlar ve emekliler bu ikisine karsi cikarlar diger tarafta kalanlar ise bunlarla cenk ederlerdi.
gercek anlamda gazilerin dünya gözü ile son kez görüldüğü tarihlerdi o vakitler.
televizyon kanallari pitirak gibi cogalmamiş ekranlarda bol bol adam akıllı sözde korumacilik olan dangalalikla sivanmamişti.
gazeteler gazete gibiydi. haber zirank diye verilirdi. (isteyen gitsin arsivleri bir tarasin ve karsilastirsin ve bugunku gazatelerin cin ali kitaplari gibi oldugunu görsün)