günümüz toplumunda ve ülkemizde kapitalist sistem ilişkileri hızla ilerlemektedir. ismini de rahatlıkla koymaktayız bunun: neoliberal ilişkiler. buna karşı çıkanlar ise hemen millliyetçilik maskeli faşizme sığınmaktadır.
milliyetçilik 18 yy.'da çıkmış bir ideolojidir.bu dönemde ilerici nitelikteydi. 20. yy'Da batılı kapitalist toplummlarda ise gericileşerek faşizm adını almıştır. bizim gibi geri kalmış ülkeler ise milliyetçiliğe sığınarak antiemperyalist kurtuluş savaşları vermişlerdir. nitekim bizim kurtuluş savaşımızda böyle bir karakter taşımaktadır. ve 1923 devrimimiz de bu nedenden ötürü ilericidir.
faşizm şimdi moda deyimler ötekileştirme ve ya üstün ırk avcılığı değildir. birincisi faşizm sermayenin kapitalist düzen içindeki en gerici ve en şovenist düzenidir. ve bu düzen içinde sömürülen kitleler, bu egemenlere alkış tutar, onların yanında yer alırlar. günümüzde ve ülkemizde ilerleyen kapitalizm milliyetçiliği bu amaç doğrulutsunda kullanmaktadır.
bizim ülkemizin egemen sınıfları kendi pazarlarına hakim olmakta zorlanırlar. ve onu uluslarası sermaye ile birlikte olarak savunurlar. işte bu dönemde neoliberalizme karşı milliyetçiliğe sarılmak ve onu güçlendirmek gene işbirlikçiğe teslim olmak ve ona bilmedende olsa su taşımaktır. emperyalizmin kucağında bulunmak ise bu neolibereal ya da kökten piyasacı düzeni güçlendirmektedir. bu nedenle devletin bekaasını, yurttaşların üstünde tutmak ve devlet fetişine yol açmak gene sömürüy arttıracak ve içinde bulunduğumuz kriz ortamını geliştirecektir. bunu savunmak bölücülük değildir. bu durumun karşısına koyulacak en iyi çözüm ise yurtseverliktir ve insanı odak noktasına oturtmaktadır. türkiye'nin kurtuluş yollarından biri budur.