kendi halinde takılırken aniden karşına bir resim gelir anlayamazsın. bakarsın bakarsın, sanki gerçekmiş gibi gözlerinin içine dalarsın... utanırsın, '' ya hu napıyorsun '' dersin kendi kendine ama alamazsın kendini.
bir kaç gün geçer yine aklındadır o, rüyalarına girer çünkü. kokusunu duymadığın, sesini duymadığın birine aşık olmak üzeresindir. aptal saptal gülümserken yakalarsın kendini. dayanamayıp mesaj atmak istersin, korkarsın ama ya ters bir şey olursa diye. toplarsın cesareti, son 26 yılda yaşadığın tüm cesareti bir arada toplayıp mesajı atarsın. gülümser sana, sıcacık olursun. korktuğun gibi değil tam tersi o da seni beğenir, sohbet sohbeti açar, günler hatta haftalar geçer. bir bakmışsın ki hergün onunlasın, onsuz geçmiyor günlerin. görüşürsün, kahve içersiniz, arkadaşlık karikadır.
evet korku, için pır pır eder öyle aşık olmuşsundur ki belli etmek istemezsin. ya gitmesinden korkarsın, yada daha fazla bağlanmaktan....
daha önce acısını yaşamışsındır bu aşk bokunun. kuyruk acın vardır, az göz yaşı döküp, o yastıklar az uyandığın sabaha yosun tutmamıştır.
bunları düşünür durur, uzaklaşırsın. o korku içini kemirir. telefonları açmaz olursun, heryerden siler karşına çıkmasın diye görebilecek yerlere bile girmezsin.
derken mesaj gelir: bir hatam mı oldu? neden böyle yapıyorsun ki? sana aşık olduğumu fazlasıyla mı belli ettim? der.
o an ne yapacağını şaşırırsın, o kadar güzel zamanlar geçiridğin insan senin duygularını hissediyordur. cevap veremezsin, konuşamazsın, yapacak hiç birşeyin yoktur. hayat devam eder. yine açmazsın telefonlarını, başlarsın ağlamaya, canın acır.
acıtıyor be, çünkü o aşk imkansızdır. yaşanmaması gerekiyordur. uzaklaşman gerekiyordur. deli gibi aşıksındır o da aşıktır ama yaşanınca kanatacağını biliyorsundur...
daha fazla acıtmaması için kaçmak gerek... kaçabildiğin kadar kaç...