bill gates bir trafik kazasında ölür ve tanrı karşısına çıkar. tanrı kendisini cennete mi, yoksa cehenneme mi göndereceğine karar veremediğini, ancak bir zamanlar hemen hemen her eve bir bilgisayarın girmesine olanak tanıdığı için, ona bir şans tanıyacağını belirtir. kendisine tanınan bu şansa göre, bill gates gitmek istediği yeri kendisi seçecektir. bunun üzerine bill gates, tanrıya cennet ve cehennem arasındaki farkı sorar. tanrı da her iki yeri de kendisine göstereceğini ve bunu kendisinin bulacağını belirtir.
ilk önce cehennemi görmek ister bill gates ve cehenneme yollanır. o da nesi? bill gates gözlerine inanamaz. zira; cehennem, kutsal kitaplarda anlatılan cehennemle alakasızdır. her yer güzel kızlarla doludur ve uçsuz bucaksız bir plajı olan şahane bir deniz vardır görünürde.
bill gates, cehennemi gördükten sonra tekrar tanrı karşısına gelir ve "eğer cehennem buysa, cenneti gerçekten de merak ediyorum" der ve cennete yollanır. bulutların üzerinde, meleklerin arplarla resital verdiği sakince bir yer görür bill gates ve tanrının yanına tekrar döndüğünde ise kararını çoktan vermiştir: cehenneme gitmek istemektedir. tanrı da bunun üzerine "nasıl istersen" der ve kendisini cehenneme gönderir.
bill gates'in cehenneme yollanmasından birkaç hafta geçtikten sonra, tanrı, bill gates'in durumunun ne olduğunu merak eder ve onu kontrol etmek için cehenneme gider.
sürekli bağıran ve alevler içerisinde yanmakta olan bill gates'i gören tanrı, işlerin yolunda olup olmadığını öğrenmek adına kendisinin durumunu sorar. bill gates hayli sinirli ve bitkin bir şekilde, "onca kız, onca kum ve deniz.. hepsi nerede? bu bana gösterdiğiniz cehennemle alakasız bir yer" der. bunun üzerine, tanrı da gayet rahat bir şekilde şöyle yanıt verir: