Özgür bir ülkede olmaması gereken durumdur. Bu konu hakkında Hasan cemal güzel bir yazı yazmış.
--spoiler--
ifade özgürlüğü mü?
Ahmet Altan Atatürke diktatör dediği için yargılanıyor. Barışın ve dağdan inişin yolu mu? Son KCK iddianamesine damgasını vuran zihniyetle böyle bir mutlu son hiç mümkün olabilir mi?
Taha Akyolun son kitabı Atatürkün ihtilal Hukukunu keyifle okuyorum. Kuyumcu titizliğiyle yapılmış bir çalışmanın ürünü olan güzel bir kitap.
Atatürk diktatör mü?..
Sevgili Taha, Atatürke diktatör demiyor ama kitabının sayfalarından çıkan sonuç böyle. Okudukça, çarpıcı örnekleriyle Atatürkün diktatörlüğü sergileniyor.
Peki, bu ülkede Atatürke diktatör demek yasak mı?
Suç mu?
Anlaşılan öyle.
Ahmet Altan, Atatürke diktatör dediği için yargılanıyor.
Geçen gün köşesinde yazmıştı:
Ben Atatürkün diktatör olduğunu söylediğim için yargılanıyorum şu sırada.
Savcı yalapşap bir iddianameyle bunu söylemenin Atatürke hakaret olduğunu iddia ediyor.
Böyle, Atatürke hakaret diye bir yasa maddemiz var bizim.
Hâlâ böyle yasalarımız olmasının saçmalığını şimdilik bir kenara bırakalım. Diktatör demek bir hakaret midir, onu soralım.
Savcının, bunun hakaret olduğunu kanıtlaması için Atatürkün konumunun siyaset bilimindeki tarifini yapması gerekir.
Bir adam bir ülkeyi, tek adam, tek parti yöntemiyle yönetiyorsa, o adamın siyaset bilimindeki tarifi nedir?
Savcının davayı açabilmesi için, tek adam, tek parti sistemindeki yöneticiye ne deneceğini söylemesi gerekmez mi?
Atatürk diktatör değilse ne?
Savcının iddianamesinde bunu açıklaması gerekmiyor mu? Atatürke diktatör demek hakarettir diyor ve orada duruyor.
Peki, Atatürk ne? (Ahmet Altanın 3 Nisan 2012 tarihli Taraftaki başyazısından).
Atatürke diktatör demenin suç sayıldığı bir ülkede ifade özgürlüğünden söz edilebilir mi?
ifade özgürlüğü olmadan demokrasi olur mu?
Birinci sınıf demokrasi olur mu?
Tek adamlı, tek partili bir rejimin en tepesindeki yönetici için hangi sıfat uygundur?
Ahmet Altan diktatör diyor.
Savcı da iddianameyi yazıyor:
Diyemezsin, Atatürke hakarettir bu.
Ahmet Altan da soruyor savcıya:
Atatürk diktatör değilse nedir?
Böylesine iddianamelerin yazıldığı, böyle davaların açıldığı bir ülkede hukuktan, hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi?
Bu ülkede hâlâ hapiste kaç gazetecinin yattığı, hapisteki kaç gazetecinin sarı basın kartlı olduğu tartışılıyor iktidar odaklarıyla.
Mesele sayı değil ki.
Atatürke diktatör dediği için tek bir kişi bile hapse atılsa, tek bir yazar dahi hapiste olsa, o ülkede ifade özgürlüğünden, birinci sınıf demokrasiden, hukukun üstünlüğünden söz edilemez.
Bu ülkenin hukukla sorunu var.
Elbette yeni değil bu hukuk sorunu.
ittihat Terakkiden, Cumhuriyetin kuruluşundan, Atatürkün hukukundan beri öyle.
Bu hukuk sorununu çözmeden, yargı düzenini birinci sınıf hale getirmeden, hakim ve savcılarımızın zihniyet çıtasını demokrasi kültürüyle uyumlu kılmadan Türkiyede barış ve huzurun eski deyişle tesisi uzak ihtimaldir.
Bu pencereden Büşra Ersanlının da, Ragıp Zarakolunun da yargılandıkları KCK iddianamelerinden sonuncusuna şöyle bir göz atın.
Böyle bir iddianameyle hukuk bağdaşabilir mi?
Böyle bir iddianameye damgasını vuran zihniyetle ifade özgürlüğü genişleyebilir mi?
Veyahut Kürt sorununda barışın ya da dağdan inişin yolu böyle açılabilir mi ?
Hâlâ 1920leri, 1930ları, Cumhuriyetin kuruluşunu, Atatürkü tarih içindeki, siyaset bilimi içindeki yerine 80 yıl, 90 yıl sonra bile oturtmaktan korkan bir ülkede doğru dürüst demokrasi, hukuk ve özgürlük olmaz.
Tutsak akılları özgürleştirmeden, gerçek korkusunu tarihin çöp tenekesine atabilecek cesareti göstermeden, bu ülkede demokrasi ve hukukun önü açılamaz.
Hayal kurmayın.
hasan cemal-milliyet
--spoiler--