Adam bunları anlatırken bir homurtu oldu otobüste, yapılır mı bu diyordu bir kısmı, diğer yandan niye olmasın diyordu arka taraftakiler. Otobüs Karadenize paralel virajları ala ala, saatler sabaha karşı Vakfıkebire ulaşmışlardı. Adam devam etti, "Onunla evlendim. Beşiktaş'ta ev tuttuk.
Mehdi'den haber yoktu. işsizdim. Zor geçiniyorduk. Özal zamanına çabuk uymuştu koğuş arkadaşlarım. Reklamcı oldular, gazetelerde yazar oldular, hepsi yolunu buldu. Mehdi geliyordu aklıma ve söyledikleri. Hani o benlik bencilliğe dönmesi, aşkı, sevdası. Nerede kalmıştı o yüce teoriler. Hepsini bir çırpıda silmişti mahpus dostlarım. Çocuğuz da oldu bu sıkışıklıkta, adını koymakta tereddüt etmedik.
" Mehdi"
Onun alışkanlıkları bana geçmişti sanki. Tribün tayfası olmuştum, bir iş buldum sonraları. Kalem katipliği gibi birşey belediyede. Yıllar geçti, Mehdi'den haber yoktu. Kimileri gördüğüne yemin ediyordu, yeni açıkta. Ama ben görmedim. izini sürmeyi bıraktım. Yıllar geçti aradan. Bu sene bir maçta yeni açıkta bayrağını siyahbeyaza çeviren partililerin arasında görür gibi oldum sanki . Saçları beyazlamış bir adam peşinden koştum, yetişemedim. O muydu, değilmiydi, çok kuşkulandım. Tekrar aklıma düştü Mehdi.
Araştırmaya koyuldum ve buldum onu. Dosyasını çabuk çabuk okudum. Mardinde, Antepte, Bingölde yatmış. Hastalanmış. Yaralanmış. Önceden suç işlediği maddeler Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ortadan kalkmasıyla suçlarıda ortadan kalkmış, sonrada Rahşan Hanım affından salıverilmiş.
Demek doğruymuş, oymuş. Sonra muhtarlıkları dolaşıp kaydını aradım. Bulamadım. Ta ki geçen haftaya kadar.
Uyku çökmüştü otobüse. Artvin gözüküyordu ama viraj, viraj, viraj.
Ulaşılamayan bir kartal yuvasını andırıyordu Artvin. Adam yorgunluktan kısılan sesi ile bitiriyordu hikayesini.
Geçen hafta iki polis geldi evime. Polis gelince bir korku aldı beni , mahpusluktan kalma alışkanlıkla. Bir kağıt tutuşturdular elime. istinye Devlet hastanesinden çağırıyorlardı beni. Ne için diye sordum, tesbit dediler. Ceketimi aldım çıktık. Hastanenin bodrum katına indirdiler beni. Morg odasına bir sürgü açılmış, beyaz bir çarşafın başında bekliyordu morg bekçisi beni. Çarşafı kaldırdı, yatan Mehdi'ydi. Öylesine yaşlanmış, saçları beyaz, mutlu ve ihtiyar ceset yatıyordu sedyede.
"Başınız sağolsun, giriş kaydına sizin isminizi yazmış yakını olarak, kardeşinizmiş, Allah sabırlar versin"
Morg kadar soğumuştu damarlarımdaki kan. Yıllardır aradığım adam karşımdaydı, sarıldım ona çaresiz . Evrakları hazırladılar, işlemleri yaptırdım. Ben ve bir tabut gecenin yarısı başbaşa kalmıştık. Doğum yeri gözüme çarptı Mehdi'nin. Artvin. Ertesi gün onu Artvin'e götürüp gömmeye karar verdim.
"Peki kimi kimsesi kalmamış mı garibin istanbul'da" dedi muavin.
"Yok, ölmüş hepsi, eniştesi de devlet memuru olduğundan başım belaya girmesin diye bulaşmadı cenazeye" diye cevap verdi adam.
Artvin otogarına girdi otobüs. Omuzlar üzerine alındı Mehdi. Yukarı mahallede bir camiye götürdüler. Otobüs yolcuları cemaat olmuştu. imam sordu, "Nasıl bilirdiniz? " Hepbir ağızdan "iyi bilirdik" sesi yankılandı.
Yalçın bir kayalık gibi mezarlıkta, kartal yuvasında buluştu toprakla Mehdi. Ama aşkı hiç ölmedi.