ne yapacağımı ne düşüneceğimi bilemiyorum. dile kolay 8 sene... 8 sene
geçirdim onunla acısıyla tatlısıyla. ayrılalı 1 sene olmadı daha. acısı bende hala
taze. ama bugün haberini aldımki evlenmiş. neler hissettiğimi kelimelere
dökemiyorum. tam kalbimden öyle bir sıcaklık yayıldıki tüm vücuduma ölüyorum
sandım. nasıl olabilirdi bu? 8 senenin ardından nasıl 1 sene geçmeden biri ile
evlenebilirdi. inanamadım. inanmak istemedim. 8 senenin tamamı gözlerimin
önünde belirmeye başladı. nasılda sevmiştim onu. lisede onu ilk gördüğüm
zaman geldi önce aklıma. gülüşü evet... gülüşüyle kendine bağlamıştı beni.
allahım bir insan bu kadar güzel gülebilir mi? gülüyordu, gülerken gözlerinin içi
mükemmel bir ışık saçıyordu. o ışığa o gülüşe vurulmuştum işte ben. üniversite
zamanlarımız geliyor aklıma. 4 senede mezun olup bir an önce evlenmek için
verdiğim onca savaş. uykusuz geçen gecelerim. stress yüzünden yakalandığım
hastalıklar geliyor aklıma. ama umrumda değildi o zamanlar. nasılda
savaşıyordum 4 senede bitireceğim diye okulu. hiç bir zaman normal insanların
yaşadığı gibi bir üniversite hayatım olmadı sanırım. insanlar
festivallere,konserlere giderken ben oturdum evde ders çalıştım saatlerce. hepsi
bir an önce mezun olup iş bulup para kazanmak ve onunla bir ömür kurmaktı.
kendi derslerimden başımı kaldırdığım zaman onun derslerine de yardımcı
oluyordum. aslında 2 bölüm birden okumuşum ben şimdi anlıyorum bunu.
sonra mezuniyet günüm geliyor aklıma. 4 senede okulu bitirmişim. nasıl mutlu
anlatamam. gene o lisede vurulduğum gülüşü var yüzünde. nasıl gülüyor, nasıl
parıldıyor gözlerinin içi.4 senelik savaşa değdi diyorum içimden. o mutlu olsun
diye dünyayı bile yerinden oynatırım gerekirse diyorum kendi kendime. ben
mezun oluyorum ama onun mezun olmasına 1 sene daha var. o 1 sene boyunca
hem iş arıyorum hem onunla beraber ders çalışıyorum. derken 4 ay içinde işimi
buluyorum. havalara uçuyoruz beraber. yine o gülümseme var yüzünde.allahım bir
insan bu kadar mı güzel güler?aradan 1 sene geçiyor. o da mezun oluyor. üstelik 2
ay içindede işini buluyor. bizden mutlusu yok değil mi? öyle değil işte bir şeyler
ters gidiyor.hissediyorsun ama ne olduğunu anlayamıyorsun. soruyorsun karşıdan
bir sorun olmadığı yanıtını alıyorsun. ama 8 senen geçmiş onunla,inanmıyorsun.
ağzından her ne kadar bir sıkıntı yok lafı çıksada vücud dilinden anlıyorsun
aslında. çok üstüne düşmüyorum, geçicidir heralde diyorum kendi kendime. yıl
dönümümüz yaklaşıyor ve ben ona aylar öncesinden çaktırmadan seçtirdiğim
yüzüğü alıyorum. evlilik teklifi ile ilgili her şey hazır. sadece yıl dönümümüzün
gelmesini bekliyorum. yıl dönümümüze 1 hafta kala arıyor bir pazar günü.
görüşelim diyor sesinde soğukluk var. anlıyorum bir şeyler döndüğünü.
buluşuyorum. ağlıyor... seni aldattım diyor bana. inanamıyorum. bir daha
soruyorum ne diyorsun sen diye. seni aldattım diyor. tekrar bana. hiç bir şey
diyemiyorum. ne denebilir ki bu durumda zaten. ondan hoşlanıyorum sonra diyor
bana. darbe üstüne darbe...daha fazla dinlememek için masadan kalkıyorum.
mekanı terk ediyorum ve yürümeye başlıyorum. ayaklarım beni taşıyana kadar
yürüyorum. bir yandanda düşünüyorum nasıl olur bu diye...bundan sonraki 9-10 ay
çok sıkıntılı...zaten o günden sonra bir kere bile aramıyor beni. bir kere bile merak
etmiyor... nasıl oldun iyimisin demiyor. o telefon hiç çalmıyor...
ve bugün...beni aldattığı adamla evlendiği haberini alıyorum.her şey yeniden
başlamış gibi hissediyorum. ayrıldığımız günün ertesi günü sanki aylar öncesinde
kalmamışta hemen bugünmüş gibi.görmek istiyorum onu gelinlikle.hemen
arıyorum arkadaşımı gönder diyorum fotoğrafını. gönderiyor ve diyorki sana bir
anlam ifade etmeyene kadar bak.fotoğrafı açıp bakıyorum. yine o his. kalpten
vücuda saniyeler içinde yayılan o lanet sıcaklık hissi. ellerin ayakların
boşalması...olduğum yere yığılıp kalıyorum. 1 saat geçiyor 2 saat geçiyor,saatler
geçiyor...arkadaşımın sözleri geçiyor aklımdan. sana bir anlam ifade etmeyene
kadar bak... saatler geçiyor ama benim içimdeki bu his bir türlü geçmiyor...ne
zaman bir ifade etmeyecek bu fotoğraf acaba diye düşünüyorum bir anda. sonra
bir şeyi fark ediyorum. gelinliği...o kadar tanıdık ki... biraz daha düşününce
buluyorum. biz beraberken seçtiği gelinlik...gidip onu bulup giymiş...bu bir şaka
olmalıydı...ya da iğrenç bir kabus.başka bir açıklaması olamazdı.aklıma başka bir
şey daha geliyor.umarım öyle değildir diyerek arkadaşımı arıyorum. düğünü nerde
yaptı diye soruyorum.aldığım cevap karşısında yine yıkılıyorum. seçtiğimiz
mekan...her şey olması gerektiği gibi ama evlendiği adam ben değilim...o lanet his
hala bırakmıyor bedenimi,hala alev alev yanıyorum. ellerim ayaklarım tutmuyor ve
ben hala benim için anlamsızlaşacak elbet diyerek o fotoğrafa bakıyorum...