ben bu yazıyı sana yazdım

entry31065 galeri video218
    18147.
  1. o kadar zaman geçti, yine de seninle ilgili o kadar şey hatırlıyorum ki... geçmişimin silinmesini istemiyorum. bir yerlere yazmak istiyorum.

    seni ilk gördüğüm anı, unutamıyorum mesela. sınıfının kapısında durup dışarıya bakan seni unutamıyorum. gözün uzaklara dalmıştı. tam yanından geçiyorken fark ettim. görmedin beni ama ben gözlerimi alamadım senden. böyle, birkaç saniye bakakaldım. hani filmlerde yavaş çekim yapılır ya, aynen o şekildeydi. dünya durmuş gibiydi. sonra koridorda ilerledim, tekrar döndüm, sonra tekrar, tekrar... sınıfa girdiğimde arkadaşlarıma seni anlattım. "uzun boylu mavi gözlü güzel saçlı kız" diye sayıklıyordum. sonra tekrar baktım sınıfının kapısına. hiç ilginç gelmemişti o an ama bu kadar güzel bir kız görmemiştim daha önce.

    arkadaşımı çağırdım. "mert bak" dedim, "sana hayatımda gördüğüm en güzel kızı göstereceğim.". yine koridora girdik. başta yoktun ama dönerken kapıya çıktın yine. "aha bu" diye bağırdım. millet döndü bize baktı. utandım acaba duydun mu diye. utangaçtım ben, öyle her istediğini anlatabilen biri değildim. neyse, duymadın herhalde. bakmadın da. kaçtım zaten hemen.

    sonra, bir gün beden dersinden çıktık. seni gördüm kantinde. gözlerinin yeşil olduğunu o sırada anladım. bakakaldım yine. utanıyordum, göz göze gelmemek için arada bir bakıyordum. genelde bakamıyordum.

    adını öğrenmeye o kadar hevesliydim ki, bütün sınıf listesinin videosunu çekmiştim. tabii telefon rezildi, fotoğraf falan olmuyordu. akşam gidince aradım, buldum seni. ne çok sevinmiştim, sena.

    sen, hep kapının önündeydin. ben de çıkıyordum sırf seni görmek için. görünce de kaçıyordum. arada göz göze geliyorduk. nedensiz seviniyordum.

    dışarıda kantine giderken seni görünce utanıp sıkılıyordum. yanından geçerken kafamı eğiyordum. göz göze gelmemek için senin tersine dönüp öyle yürüyordum.

    arkadaşlarım sen önümüzden geçerken "geliyor" diye sesleniyorlardı. bir gün biri üzerime çıkıp "geliyooo" diye bağırdı. ne utanmıştım. son dersti zaten. gülerek geçip girmiştin sınıfına. sonra daha çok bakmaya başladım. sen de öyle tabii.

    okul maçlarında görüyordum seni. herkes maçı izliyordu, ben seni.

    konuşmaya çabaladım aslında. okuldan çıkınca az takip etmedim. anlamış olmalıydın, durup durup gülüyordun. arkana bakmıyordun ama anlamalıydın. saçma olan, sen durunca ben de duruyordum ama konuşamıyordum işte. sen rahatsız olma diye, bir yere kadar geliyordum peşinden. seni üzmek isteyeceğim son şeydi.

    bir gün evinin nerede olduğunu aramak için okulu ektim. hatta ekerken gördün beni. baktın böyle, ben de baktım. tek fotoğrafının tek karesinden yerini bulmaya çalıştım. o gün bulamadım ama sonradan yine o kareden buldum.

    arkadaşlarımdan ekledim seni internette. kabul etmedin. sonra bir gün bir ateş, ekleyiverdim. 5 dakika dayanamadım geri çektim isteği. ama facebook'un saçmalamasından olacak ki, kabul ettin akşamında isteğimi. o kadar mutlu olmuştum ki bu küçücük şeye bile...

    okuldan dışarı çıkmıştım. siz kapıda bekliyordunuz. sana bakıyordum ben, senin de bana baktığını görüyordum. hoşuma gitmişti. belki bana bakmamıştın ama ben böyle görmüştüm. böyle inanıyordum.

    sonra konuştuk. gülüştük, umutlandım, kavga ettik, umutlarım kırıldı, tekrar onarıldı... yok, boşver bunları.

    seninle ilk ve tek yüz yüze konuşmamı hatırlıyorum. koşuşumu, heyecandan bacaklarımdaki tedirginliği, benden kaçışını, çaresizce ve gitgide moralim bozulurken arkandan bağırışlarımı. sonunda döndün. güneşten açamıyordun gözlerini. bembeyazdı tenin. ben daha konuşmadan "artık olacağını sanmıyorum" demiştin bile. oysa ki amacım o değildi ki. ben, sadece sana sözümü tutmak istemiştim. resmini verdim.

    sonraki gün kızlarla mutlu mutlu gülüşüyordun. ben de mutluydum, çünkü sevinmiştin. ama artık asla cesaret edemezdim. gitmedim yanına. arkadaş olmak istiyordum bir yandan. bir yandan seni görünce kaçıyor, diğer yandan senden hoşlanıyordum.

    doğum günüm, onu bile evinizin önünde kutladım vişne suyumla.

    kuaförden çıkan abla bize bağırırken, tamam abla diyince arkadaki kahkahayı duydum. o rezil oluşum bile çok hoşuma gitmişti.

    sonra küstük yine. beni arkadaş olarak görmeni hazmedemedim. konuşmayı kestikten 2 gün sonra başkasıyla çıkmaya başlamışsın. 2 hafta sonra hala aptalca umutlar dolaşırken kalbimde, elif'ten öğrendim. ağladım çocuk gibi. aslında, çocuktum zaten.

    yazımın hep seni düşünerek geçmesi, sonra ilk gün beni gördüğünde gülüşün, sonra senden saklanmam, kaçmam, uzak kalmam.

    başkasıyla çıkarken bile seni düşünmem, ona senin yüzünden seni seviyorum dememem. seni unutamadığım için ayrılmam.

    yolda seni görünce arkadaşlarımın bağırışları. sana döndüğümde bana bakman bile hoşuma gitmişti yine de.

    arada karşılaşmamız, hiç tanışmamış gibi davranmalarımız.

    neyse, artık bitti zaten. yine de sağ ol.

    başkası bunları yaşasa, çok anlamsız. benim için ise ne kadar eskimiş olsalar da hayatımın anlamı bunlar. lise hayatım, senden ibaret.

    imza: dünyanın en platonik lise hatıralarına sahip genci.

    not: bu yazıyı buraya sadece arada okuyup hatırlamak, anılarımın hafızamdan silinmesini engellemek için yazdım. bu yazıyı aslında bir nebze kendime yazdım.
    0 ...