o an en acıklı türk filmlerinde yok. hıçkıra hıçkıra böğürterek ağlatanlar var ya he işte onlardan bahsediyorum. yok vallahi.
gel şöyle de anlatayım.
siz otobüse binmek için sırada bekliyorsunuzdur. herkes kentkartını bip biip tezahuratlarıyla gururla basarken.** sıra size gelmiştir, siz gayet rahat kuul tavırla kartınızı makineye götürürsünüz ki.
o da ne! cenabet bir kadının sesi tüm otobüste yankılanır. yetersiz bakiye!! adam mısın lan sen demediği kalır bi. *
o küçük bi şoktan sonra durumu kurtarmak için arkada sıra olmuş insanların verdiği huzursuzlukla bi umut etrafa bakınırsınız . (mendil de satmıyorsunuz sakin olun)
nedense bi anda yolcularımız bakiyesize karşı sağır olma sendromuna kapılmıştır çaresizce tedavi olmayı beklerken, acımasız bi şekilde camdan dışarı bakarlar, ilgilenmezler. sanki dışarda atomu parçalıyorlar. ***
sizin kaşlar, küçük emrah mode on olmuştur bile. siz koridorda bir sağa bir sola savrulurken. yüreği, halinize daha fazla dayanamayıp kartını ödünç veren bir amca, bir teyze, bir üniversiteli çıkar en sonunda. en başta nerdeydiniz eyy dostlar! *. selamlar buradan onlara da. cömert kıvırcık saçlı en çok seni sevdim neyse konu dağılmasın.
sonuçta burdan tüm yazarlara sesleniyorum, o insanın ruh halini anlatmaya çalıştım, tabi hepimiz zall ağa gibi zengin değiliz özel jetlerimiz yok *****
otobüse biniyorum şahsen ben.
yani bakiyesi bitmiş insanlara yardım elini eksik etmeyin. olur ya denk gelirsek, yardım etmezseniz hele bir de uludağ da yazar olduğunuzu anlarsam. çok pis kırılırım, sümüklü mendillerimi de nickaltınıza atarım haberiniz olsun.