Böyle ela gözleri vardı elayı ilk ondan öğrendiğim. güneşte parlayan kumral saçları sonra dudakları vardı incecik toz pembe sanki bittiği, yüzüyle birleştiği yerde dünyanın en akıl almaz oranı vardı birde çenesindeki küçük nokta. Boyu boyumaydı az kısaydı benden salına salına nasılda yürürdü öyle. En güzelide kırk yılın başında bi yan yana gelsek beraber otursak öyle tam hissederdim ki sanki benim eksik kalan her yanımı o, bende onunkini tamamlarmışım gibi böyle saatlerce hiç konuşmadan dursak hiç sıkılmazdım. Sanki ruhum onun ruhuyla muhabbete doymuyordu bir türlü. Tabi değişmez sonla kapkara bir örtü kapladı sanki sıcak hayallerimin anılarımın üstünü belki bir daha kalkmamak üzere. belki yıllar sonra, artık ondan başkasını almamak üzere sımsıkı kapattığım gönlümün kapılarını açmak için karşılaşırız yine.