denizdengelen10bindarbe

entry27 galeri
    19.
  1. " 06.30 sabahı
    bir adam pencerede
    bir köpeğin sokağına bakıyor
    kuyruk sokumunda gelgitli bir sızı
    bir kadın ıslak betonda
    çok uzaktaki kızını uyandırıyor
    rüyasında göreceği tutmuş
    bir bursa sabahında
    gözlerinde toprak rengi bir lemonyak sesi ile
    bir bursa sabahında

    09.40 sabah aşımı
    bir işçi geçiyor ıssı’z bir kapı önünden
    elinde çiçeksiz sarı bir saksı
    dilinde dağları delen bir çukurova türküsü
    alllı dallı bir beşik gibi tıngırdamakta hüzün
    siz saksı sarısı kaç para bilir misiniz?

    12.10 öğleni
    yarıma az kala tüme varır saat
    belediye anons verir:
    ‘’sular 17.35’ e kadar alıp başını gitmeyecektir.
    onun da önünü kestik’’
    vakit bu ya
    sesini gömmüş bir hurdacı geçer iki sokak arasından
    kumbarada dağ olmuş sesiyle doldurur sokağı bir çocuk
    ‘’abi abi hurdacı abi mahallemizden kaç sularında geçersin?
    yüce sesin ile…
    hele uzun sesin duyulsun
    ister Adile de ister Nafile
    ötesini söyleme, istemez
    dışa vurulan söz alınmaz geri
    suya düştüğüyle dağılır ekmek’’

    14.12 öğlen aşımı
    bizi bir istasyonda bıraktılar
    annemi ve beni ve tekrar annemi
    önce sola, sonra sağa, sonra haydi tekrar sola bakılmayan bir rayda
    bir istasyonda bıraktılar bizi
    annemi , beni ve tekrar annemi
    13 nolu odada horlayan adamın dev pabuçlarını
    yol boyunca diliyle ağaç dikercesine söylenen kadını
    ve oğlunu, 13 nolu odada dev pabuçlarıyla horlayan
    ‘’anne ben hasta olacam ha’’ deyişini uykuda
    ve zarif homurtusunu yine kadının
    -bir adliye önündedir.

    16.42 ikindisi
    bucaksız ovada uçan kara yılan ‘gibice’ uçak
    elleri hazır edin
    kürekler havaya
    aşılabilirliği öğretilecek çok yönlü bir suya.

    17.35 akşama doğrusu
    sular dört yana salınır başıyla birlikte
    daktilo seslerinin önü ‘alabilmesine’ açılır
    ‘kalemin körleştiği yerde
    bıçaklar al mürekkep akıtır ’
    söylencesi şehrin göbeğine heykel gibi dikilir
    çok geçmez, eli gömülesicelerce yıkılır

    19.57 akşamı
    vakitsiz okunan ezana ağlar iki kız kardeş
    dam başında, işsiz bir baca dibinde
    ilk annelerinin dizinden uzakta
    Gülgez’in ermiş ayaklarının tozunda
    uzak’ta.

    23.14 gece eşiği
    burada, gönül kuşuna ‘’ilk bülbül’’ derler
    kardeşkanı ağacı vardır, bu toprakta yetişmez.
    bak Medet efendi;
    gene söylüyorum
    bir delilik yapmıyorsam
    sırf annem kahrolmasın diyedir
    ablam kızın yüreğine densiz uçaklar inmesin
    babam Osman yok yere ölmesin
    … diyedir.

    00.01
    1’in gölgesinden bakılacak güne
    böyle böyle ölünecek
    tahta merdivenin toprağa bastığı yerde
    arabalar ve araba sürücüleri hep üzülecekler
    ellerinden olmadı diye ölümümüz
    hep üzülecekler.
    kuşlar kafeslerini bir cami avlusuna bırakacak
    bir de yukardan bakacaklar ahşap hücrelerine
    tevazu ile
    ve ıslıkları çalınacak ana ellerine kına diye;
    boynuna zincir takılmış bir kafes
    kuşkusuz
    ne kadar tutsak değilse o kadar kuşsuz
    kalacak.

    01.21
    ince dişli kalemimde nefes darlığı başlar
    tam 120 uygun adım atar yel kovan
    01.23 güz bitiminde
    tıp terimleri sözlüğüne üç nokta düşer gökten
    üçü de bir başa
    ‘’…’’
    varırız bir bakışta görmeye
    bir ölü sevicisinin sesi yankılanır içimizde
    -beyaz önlüksüzlerce okunamaz mıdır
    ölüm!"

    -
    0 ...