Muhammed Bin Abdülvahab'ın öncülüğünde kurulmuş dini-siyasi harekettir. daha çok arap milliyetçiliği esasına dayanmışlardır siyaseten. iran islam devrimini ele alın, karşınıza fars şovenizmi odaklı şii bir hareket çıkacaktır. bana göre vahabi hareket de arapçılık üzerine kurulu bir yapı. yani şuubi bir hareket.
fıkhi olarak baktığımızda ise, kara gözlük takmayı haram sayarlar gibi rafızi saçmalıkları bir yana, bu adamlarda tasavvuf etkisi, sufi esintiler asla yoktur. esasen baktığınızda imam-ı azam ne demişse, ahmed ibni hanbel ne demişse; ibni teymiyye neyi savunmuşsa bu adamların da onlardan farklı olarak savundukları bir şey yoktur. fıkhi yönleri güçlüdür, bu kaçınılmaz bir gerçek, türbeler konusunda hassaslar, çünkü abdülvahab'ın hareketi başlamadan evvel insanlar cennet'ül baki'de mescidi nebi'de kabirlere secde eder vaziyette dua ediyorlardı, türbelerin başlarında kurban kesiliyordu, bir bakıma arap paganizmine bir dönüş olmuştu.
mesela bir iran seyahatine çıkın, bir imam rıza'nın mezarını görün. hani istanbul'da oruç baba vardır ya, imam rıza'nın mezarı başında olanlar oruç babanın mezarının başında olanlarının yanında emin olun hiç kalır. bu hanbeli bir ekol olan vahabiliğin fıkhi yönüdür, siyasi yönüne ve 1700'lerden bu yana olan faaliyetlerine bakarsak; son 1200 yılda sütten çıkmış ak kaşık olan bir yönetim bulamazsınız. sadece abbasilerin bir dönemi (halife me'mun dönemi) hariç diğer islami devletler, imparatorluklar bariz hatalar, bariz islam'a aykırı uygulamalar koymuşlardır. suud ailesinin ataları olan vahabiler de, şiiler gibi yani iran gibi bölgeye mezhep ihraç etme zalimliğine düşmüşlerdir ve başarılı da olmuşlardır. orta doğu'yu bir kenara bırakalım; sadece avrupa'da bu adamların 50 milyon kişiye ulaşan potansiyelleri vardır. suudi arabistan'ın nüfusu kaç ki? aşağı yukarı 22 milyon ve herkes vahabi değildir.
düşünün artık etki alanlarını.
vahabiliğin türkiye sünniliği dahil olmak üzere dünya müslümanlığına bakışı ise, onların münafık ve takıyyeci oldukları yönündedir. hele ki şiileri hiç sevmezler, malum rakibi olur kendileri orta doğu'da. tabi şiiler de onları hiç sevmez.
fıkhi anlamda dersek, ahmed ibni hanbel'in ibni abbas'ın ibni mesud'un, ibni teymiyye'nin mirasını, selef alimlerinin mirasını iyi korudular, korumasına korudurlar ancak siyasi perspektiflerine gelince, 1200 evvel farslar ne yaptıysa, onlar da aynısı yaptılar; yani dini kendilerine uydurdular. şimdi ise islam dünyasının keskin ve en güçlü iki kutbundan biri oldular, biri şiilik, diğeri vahabilik. ehli sünnet ise; imam maturidi'nin, imam-ı azam'ın açtığı bir yoldu ki dünyadaki müslümanlar o insanların akılcılığına, rasyonel teolojik yaklaşımlarına muhtaçtır. alın size paramparça islam dünyası; bu durumdaki islam'ı yönetmek ne kadar zor olabilir ki? amerika ile rusya'nın işi gayet kolay... maalesef.