çok önemli bir sabahattin ali öyküsü. Tek kolu olmayan değirmencinin kızına âşık bir klarnetçiyi anlatır usta öyküsünde. klarneti de öyle bir çalar ki dinleyenler efsunlanır. Öykünün tamamını anlatmayacağım elbette ama finaldeki şu cümleyi eklemesem büyük haksızlık edeceğime inanıyorum:
"Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımağa tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir."
Peki, müzisyen neden kolunu değirmenin çarklarına sokar? Elbette asıl olan neden sevgilinin kendindeki bu eksikliği aşka mani olarak görmesidir. Bense buna ikinci bir yorum getiriyorum:
Müzisyen bu hareketiyle sevgilinin zamanında kaybettiği kolunun hikâyesini verir bize ve kendisini o hikâye, o anı yani sevgili olmadan ne kadar eksik bulduğunu izah eder. Kızın sandığı gibi eksiklik bir uzuv değildir, uzamın ta kendisidir. Tabii bence...