--spoiler--
namaz farşça bir kelimedir ve dua anlamına gelir.
--spoiler--
hep aynı hikaye. biriniz şu arkadaşa furkan suresi 77. ayetini göndersin. dua ile salat yani bizlerin adına namaz dediği şey arasındaki farkıi ayrımı gözetebilir belki. kur'an'daki kavramların semantik (anlam bilimsel) karşılıkları vardır, şöyle açıklayalım; şimdi türkiye'de namaz deyince herkesin aklına gelen şey günde beş vakit yapılan ibadettir değil mi? yani türkiye'de kimse namaz nedir diye sormaz, çünkü ''namaz'' kelimesinin anlam bilimsel literatürde ıstılahi denen karşılığını ve uygulamasını biliyordur. işte kur'an'daki salat kavramı da böyledir. hem peygamber döneminde hem peygamber dönemi öncesinde. namazın farsça olduğunu biliyoruz, ancak kelimelerin sözlük anlamlarını alıp fetva vermek ciddi bir sorumluluk ve cehalettir, çünkü bazı alevi dedelerinden bunu duyuyorum, konuyu açıkladıktan sonra ise makul bir cevap alamıyoruz kendilerinden bu da ayrı bir konu. çünkü bu arkadaşlar islam'ın şiarları olan ibadetlerin peygamber ile birlikte ilk defa geldiğini sanıyorlar bu ise kendilerinin kur'an hakkında zerre bilgi sahibi olmadıklarını gösteriyor.
çünkü kur'an kendinden önceki şeraitları neshetmiyor, onları da tasdikliyor. dolayısıyla salat yani namaz olgusu yeni bir şey değildir ve kelime manasının dua olması gerçeği değiştirmez, çünkü kur'an salatı ikame etmekten bahseder.
salat dua ise; ki sözlük anlamlarından biri de budur bu teknik olarak imkansız değildir çünkü her dilin söz ve gramer kuralları değişkendir. arapçada cümlenin anlam akışına göre 17 farklı anlama gelen sözcükler vardır. mesela türkçede ''yüz'' kaç anlama gelir? birden fazla anlama tabi ki, bu da onun gibidir.
çünkü kur'an'aki kavramların çoğunun içeriği böyledir, oruç yani savm; uzaklaşmak, ayırmak demektir. hac; yönelme, kasıt; hedefe alma manaları taşır. ancak bu sözlük anlamlarından farklı olarak ''ıstılahi'' manaları vardır ve bunlar zaman içinde oluşmuştur. yani sözlük anlamlarını irdeleyerek ya da ''ibadetin şekli yoktur'' gibi batıni tevillere giderek bir gerçeğin üstünü örtemezsiniz. biz bunu kabul etmiyoruz diyebilirsiniz, ancak doğrusu budur derseniz, orada durun; cehalete tahammülüm asla yoktur. hele ki bu cehalet maksatlı ise.