" Metin Solmaz'ın geçen cumartesi günü BirGünde yazdığı "Çok çocuk yapmak, tabii ki iyidir" başlıklı yazısını okurken çocuk büyütmenin sevincine, kalabalık ailenin tatlılığına birkaç dakikalığına ben de kapıldım. Bir çocuk büyütmenin ne kadar öğretici ve ne kadar eğlenceli olabileceğinin, kalabalık ailedeki gürültünün sevimliliğinin farkında olmamak mümkün değil zaten. Sonuçta bu kadar çocuk yapmama taraftarı bir insan olarak, çocuklarını çok seven bir aile tarafından büyütüldüm. Bir tane bile çocukluk travmam yok. Etrafımda çocuk doğurmak isteyen ve bunu sadece çocukları çok sevdiği için isteyen kadınlar var. Hepsi şahane insanlar. içlerinde başka bir eğitim sistemi hayali kuranlar, başka bir çocuk yetiştirme modeli mümkün umudu taşıyanlar var. Kafalarındaki hayalde bir baba figürü yok kimisinin. Kendilerine güveniyor, çocukları ve çocuklarını çok seviyorlar. Doğru ebeveyn olacaklarına inançları tam. Ben anneyim çocuğuma da ben ne yaşamadıysam yaşatacağım bencilliğini yapmıyorlar. Ben artık anne oldum hepiniz bana saygı duyacaksınız küstahlığını yapmıyorlar. Ben hiç kimse doğurmasın demiyorum, böyle kadınlar var oldukça benim de içim umut doluyor. Doğursunlar be diyorum, iyi insanlar yetiştirsinler.
Ama ben hiç çocuk yapmama taraftarıyım. Nedenlerim çok. Öncelikle çocuk istemiyorum. Yani sadece bu yüzden bile tartışmayı kapayabilirdik ama olmuyor işte. Her seferinde görüyorum, biri çocuk istemiyorum desin, anında etrafta bebek fotoğrafları uçuşmaya başlıyor. Bak bu Ahmetin kızı, bak bu Mehmetin oğlu nasıl da tatlı, bunu nasıl istemezsin? istemeyebilirim arkadaş.
Bir insanın sırf yalnız kalmamak için dünyaya bir insan daha getirmesi çok bencilce bir şey. Kendi eksikliğini tamamlamak, kendi yaşamadığı bir hayatı dünyaya getirdiği insana yaşatmak isteyecek biri değilim. Ve itiraf ediyorum evet, bu dünyaya bir insan getirecek cesaretim yok.
Bu yazıyı yazarken çocuklarını çok seven bir anne ile konuştum. Şöyle dedi: Bizim umudumuz vardı, daha iyi bir dünya olacak bu dünya diye düşünüyorduk, o yüzden korkmadık biz çocuk doğurmaktan. Doğdular, büyüdüler, iki tane mükemmel insan oldular." O konuşurken düşündüm; bizim neslimizin artık öyle bir umudu yok. Annelerimiz, babalarımız kadar daha iyi bir dünya umuduna sahip değiliz. Tam tersi hatta, öyle umutsuzuz ki. Her gün daha da berbatlaşırken her şey, 30 yıl sonrasını düşünemiyoruz bile. Bu dünyanın insanı artık daha yalnız. Beğenelim beğenmeyelim, insanlar artık daha az sorumluluğun, daha çok konforun peşinde. Daha temkinliler. Eskiler gibi gözü kara değil, "Ben daha kendi sorumluluğumu zor alıyorum, bir çocuğunkini nasıl alayım" diyor kadınlar artık.
Biz çocuklarını hiç sevmeyen bir ülkede yaşıyoruz. Rakamlarla can sıkmak istemiyorum fakat merak ediyorsanız bakın, her bir şehirde taciz, tecavüz ve istismar davaları açılmış Türkiyede. Yüzlerce hem de. Googleda çocuk pornosu arama rakamları en yüksek ülkeyiz. Çocuk istismarı, çocuk taciz ve tecavüzleri görmezden geliniyor, suçluları aklanıyor hatta. Uzak değil N.Ç davası ve emsalleri. Neredeyse her ay Türkiyenin başka bir yerinden haberi geliyor toplu çocuk tecavüzcüleri ve onların serbest kalmalarının. Tecavüze uğrayan kadınlar için "Doğursun, gerekirse devlet bakar" dendiğini duyduk yahu biz. Tecavüze uğramanın ne demek olduğunu hissedemeyecek hissizlikteki açıklamaları dinledik art arda sırf kürtaj cinayettir diye. Allah aşkına hakkımızda bir tane hayırlı şey düşünmemiş bir iktidar bize üç değil beş çocuk yapın diyorsa siz de biraz şüphe etmez misiniz acaba başına ne gelecek çocukların diye? Ne çıkarı olabilir acaba demiyor musunuz iyi bir şeyden bahsederlerken? Bakın daha geçen hafta, çocuk sayısıyla ilgili yine birileri konuştu. Sosyal güvenlik sistemi için doğurganlık oranının ne olması gerekiyor sorusuna da cevap veren Sosyal Güvenlik Kurulu Başkanı Yadigar Gökalp ilhan, 5 çocuk. Gerçekleri bilelim, bize ne lazım onu bilelim de. Başbakanımızın belirttiği 3 çocuk asgari. Bizim önümüzdeki yıllarda çalışacak genç nüfusa ihtiyacımız var ve o yıllara da çok kalmadı. Elbette ekonomik koşullar önemli. Elbette bu çocukların iyi bir eğitim görmüş olması gerekecek. Ama bir de şu var, durumu iyi olduğu halde çocuk yapmayanlar var dedi. Devletimizin büyümesi için beş çocuk yapacağız, evimizde oturacağız, durmadan doğuracağız, böylece bizim de bir sürü işgücümüz, genç bir nüfusumuz, aşırı büyüyen bir ekonomimiz olacak.
Çocuk doğurmak ciddi bir sorumluluk. Bir defa maddi gücünüz olması gerekiyor. Kredi kartı borcu boynunu aşmamış bir tane tanıdığım yok. Bir de çocuk mu yapsınlar? Dürüst olalım. Haydi kadınlar beş çocuk yapıyoruz diyerek vergi indirimleri yapmak, teşvikler vermek ne yazık ki kimseye yetmiyor.
Çocuk doğurmama hakkımız yok mu?
Hatırlatmak isterim, iki hafta önce TBMM Uzlaşma Komisyonunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın üç çocuk ve kürtaj cinayettir sözlerini hatırlatarak CHPli ve BDPli milletvekilleri, doğurma hakkının yanı sıra doğurmama hakkının da Anayasa ile güvence altına alınmasını istedi. AKPli ve MHPlilerin itirazları üzerine kürtaj ve doğurmama hakkı maddede yazılmadı. Anayasaya gerekçeden girebildi ancak çocuk doğurmama hakkı. Anayasada çocuk doğurmama hakkının madde olarak yazılmaması bile ne demek istediğimi anlatmaya yeterli geliyor bana. Öyle bir haktan bahsetmek bile tuhaf geliyordur o kafalara.
Bu memlekette, hatta abartayım bu dünyada kadın olmak çok zor. Sahiden zor. Her kararı, her özgürlüğü birilerinin iki dudağı arasında kadınların. Son yıllarda ülkede kadın üzerine tartışılan bütün konularda alt metin aynı. Evine dön, annelik yap. Anne değilsen zaten bakire olmak zorundasın. Cinsellik senin neyine?
Okudun, evleneceksin sonra da doğuracaksın diyor yazılı olmayan kurallar zaten bize. Devlet büyükleri, akrabalar, evlenen ve hemen çocuk doğuran arkadaşların, dahası toplumun kadın annedir, anne olacaktır baskısı zaten canımıza yetti. Kutsal olmak istemiyorum ben, kadın olmak yetiyor bana, öyle ya da böyle. Zaten yüzyıllardır kuluçka makinesi olarak görülmüş bir cins olarak çocuk yapmama hakkına sahipken yapmıyorum demek de bizim hakkımız.
Taş Devrinden beri kadının görevi üremek. Kadın ancak anne olduğunda kendini biraz daha meşru kılıyor. Anne olunca kutsal oluyor. Madem erkekler boşuna sevişebiliyor, ille de baba olmak için uğraşmıyor, kimse de erkek boşuna seviştiğinde neden diye sormuyor. Erkektir yapar diyoruz hala. Yıl oldu 2013 be kardeşim. Üremeyeceğiz, sevişeceğiz biz kadınlar da. Canımız istediği için sevişeceğiz. Anne olmak için değil, devletin büyüme rakamlarında bir yüzde olmak için değil, sadece insan olduğumuz için sevişeceğiz. Boşuna ve hatta boşu boşuna sevişeceğiz.
Ben çocuk istemiyorum dedikçe istersin bir gün, büyük konuşma laflarından da gına geldi artık. Kaç aylık olunca okula gideceğinin tanımadığım adamlar tarafından karar verildiği, bu kalpsiz dünyada başına ne geleceğini bilmediğim bir insan getirmek istememek dünyaya, işte bütün mesele bu. Doğum kontrol hapları keşfedildikten sonra özgürleşti kadınlar. Kendi bedeni üzerinde hak iddia edebildi. Artık kadınların, yani doğurmak istemeyen kadınların üzerine gitmeyelim. Halihazırda hamile olanlarının başına neler geldiğini görüyoruz işte. Hep beraber oturup hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, tanıdığımız, arkadaşımız olmayan kadınların bebekleri üzerine ahkâm kesmeyelim artık. Zaten büyüdüğünden beri toplum ondan doğurmasını istiyor diye kaç kadın doğuruyor. Bizi de kendi halimize bırakın. Üç günlük dünyada doğurmamak da hakkımız, kazanacağız. "diyen birgün gazetesi yazarı.