" Sana bir boyun atkısı gerek. Çünkü kış geldi.
Ve sular bir uzun geçmişe hazırlanır. Neredeyse.
Bir çocuk ölür. Bir kadın hastalanır. Odalar bulutlanır.
Su içmekten. Uzak. Bir köfte kokusundan
insan
uzak
bir memleket havasından .
Belli belirsiz bir şeylerden utanır.
Yapışkan ve dayanaksız bir vidanın eşliğinde
Gece.
Hatırlarız bir günlerde üşümediklerimizi.
Üşümeyeceklerimizi
Kimilerine bir şarkı gibi gelir bütün bunlar. Oysa.
Bir kez daha söylüyorum üstümüze yağanları.
Uzuneski.
Olumsuz. Güneşlere aykırı.
Haziran mintanları.
Kopkoyu kent garları.
Alıp götürenler. Yerlerine konanlar.
Anladığımız ve.
Şaştığımız kalabalıklar. Bir korku.
Aşka benzer yalınlığı. Bir korku.
Semercilerin. Bakırcıların. Nalbantların. Arzuhalcilerin.
Kantarcıların ve demircilerin ve çilingirlerin.
Parmakçıların dinsizlik korkusu. Takunyecilerin.
Bir odada kalanların ölüm korkusu.
Bileycilerin, bezzazların ve ölü yıkayıcıların.
Ve pazarcıların. Gökyüzü korkusu.
Bütün garipliğiyle esnaf çarşılarının
ve uygunluğuyla ve yenilmişliğiyle
bir sancı gibi dolanır içimizi.
Yarı aç yarı tok dolaştığımız bir Ankarada
Bir haşhaş gibi sanki. Bir acı su.
Bir yağmur cömertliğiyle Anadoludan
Dolaşır içimizi.
Onların akşamları.
. . . . . yaralı olmak
. . . . . yerinde olmamak
. . . . . uzun gecikmesi son kesinliğin
. . . . . bir sabah biliyoruz elbet neyi bölüştüğümüzü
. . . . . göz göze
. . . . . bakışınca. Biliyoruz.
. . . . . neyi bölüştüğümüzü.
. . . . . Konuşmasak da.
Şimdi tutalım bu diriliği artık. Zamanıdır.
Zamanıdır. Neredeyse kar başlar. Küçük kuşlar ölür.
Semerciler ve dilsizler ölür.
Seninle ben kalırız. Yeni bir yaşamaya.
Gökler ve kentler ufalır. Seninle ben kalırız.
O şarkı sanılanlar bir kavga halini alır.
Nerdeyse kar başlar.
Birini düşünür gibi oluruz. Biliyorum
Ellerin de üşür. Biliyorum ama
Isıtabilirsin onları. O ateşte.
Hazırsın da. Biliyorum. Ama
sana bir boyun atkısı gerek. Kış geldi. "