çocukluğumun en büyük eğlencelerinden biridir salonda futbol oynamak. kanepenin sol ayağı ile kapının alt köşesi direktir. kanepe örtüsü filedir. diğer biraderin kalesi ise yemek masasının iki sağ ve sol ayağıdır. top küçük fb'li toptur. sanki salonda değilde camp nouda top oynuyorum. maç başlar. 10 devre 20 biter. ben brezilyalı ronaldo birader ronaldinho. halının desenine kadar çıkış yapabilirsin ancak. vurduğum şutla yemek masasının ortasında duran vazonun içindeki kumlu çiçek devrilir. masanın üstündeki kumları temizleyerek oyuna devam ederiz vurmuş gibi yapıp beni yere yatırarak topu atan birader 1-0 öne geçer.
ardından stad amiri olan babam işten yorgun eve gelirken dış kapının gıcırtısıyla beraber birader yatağa yatmaya koşarken ben parkeden dolayı kayan halıları düzeltmekle topu saklamakla uğraşırken babam eve adımını atar atmaz odama çekilirim. babam televizyonun karşısında maç izlemek için çekyatın altından yastıkları çıkarırken köşeye saklanmış desenli topu görür ve dişlerimin arasından topu birde o geçirir.
maç 2-0 olmuşken komşuda laflayan annem eve gelir ve yemeği yemek için masayı kurmaya başladığında vazoyu yerinde göremeyince yüzüme aldığım darbeyle sakat kalırken maç tatil edilir.
gelecek maç biraderimin ve benim el clasicodan farkı olmayan bir mücadeleyle 7-7,15-15 derken maç 23-21'de tavandaki avizenin düşmesiyle sonuçlanır. gelecek sezon yeni salonlarda buluşmak için bir süreliğine lige veda edilir...