yapılmış en aptalca dalgınlık

entry4758 galeri video3
    3874.
  1. lisede, dershanede yaşadığım olay.

    lise 3 zamanlarıydı. dershaneye yazılmıştım. o kadar rahattım ki dershanenin ağustosun ilk haftasında başladığından haberim yoktu. hep sıcaklardan anasını satayım akıl mı bırakıyo antalyanın yaz sıcağı. denizden eve dönerken telefonum çaldı. dershaneden arıyolarmış. o gevşeklikle açtım telefonu;

    - alo, ciguliyle mi görüşüyorum?
    + benim buyrun.
    - ben final dershanesinden arıyorum, iki haftadır derslere gelmediğinizi sistemde gördüm de sebebini sorabilirmiyim, bi sorun mu var?
    + ders derken...
    - dönem başlamadan önce hazırlık kursları, haberiniz yokmuydu?
    + şey vardı da (he vardı) ıııı şehir dışındayım da bu hafta başlıcam.
    - hatırlatmak için aramıştım teşekkür ederim.

    ne kadar rahatta olsak vicdan azabı çektiyo insan. sanki musluk açık kaldı da sayaç işliyo. bi gerildim. eve gittim babama söyledim. babamda rahat adamdır kızmazdı zaten. hep sıcaktan bu rahatlık. "haberim vardı gitmessin diye hatırlatmamıştım, eylüle doğru gidersin" dedi. adam kral, tanıyo oğlunu. "tamam baba, şu hafta bitsinde pazartesi giderim" dedim.

    eylül ayı başladımı bi geriliyorum zaten, okul başlıyo diye. çekilmiyo sıcakta. geçen yıldan kalma bi defterin dolu sayfalarını yırttım, gittim dershaneye. sabah erken başlıyo ilk günde yorulmayayım diye ilk iki derse gitmemiştim, günde dört ders var zaten. öğrenci işlerinden sınıfımı öğrendim ve boyum kadar torbada yüzlerce kitap alıp sınıfımın olduğu kata çıktım. öğrenci işlerinde zaman harcadığım için iki dakika geç kalmışım tıklattım kapıyı içeri girdim. hoca kafasıyla geç otur işareti yaptı, oturdum en arka sıraya. kimse tanımıyo beni bende kimseyi tanımıyorum. hoca bi yandan tahtayı siliyo bi yandan da "coğrafyacınız ahmet bey galiba yazısından belli" deyip bütün sınıfı güldürüyo. bi değişiklik seziyorum. hoca anlatıyo işte servet-i fünun yazarlar filan. çok güzel ders işliyoruz bende en arkadan pür dikkat dinliyorum not ta alıyorum güzelce. ama gariplik var hala. ders devam ediyo hoca soru soruyo kimse bilemiyor. bende içimden en salak sınıfa vermişler beni diye hayıflanıyorum. hoca inatla bilmeniz lazım ama deyip devam ediyo. len nasıl sınıf bu müdürle konuşayım da başka sınıfa alsınlar diye düşünüyorum içinden. hoca sinirlendikçe ben arkada cık cıklıyorm. siz nasıl sözelcisiniz bilmeniz lazım diye söyleniyo adam. bende sınıfa gelen müfettiş gibi en arkadan izliyorum sınıfı. adam nutuk attıyo adeta bezmiş sınıftan, sözelciler şöyle olacak bunu bilmesi lazım filan diyo. adam inletiyo sınıfı nasıl sözelcisiniz diye.
    ve bende o an bi ışık görüyorum, bana doğru o ışıktan gelen bikinili kız naif bi şekilde bana sesleniyo " sen sözelci değilsin ki ciguli, sayısalcısın sen". işte o an çakıyorum durumu sayısalcıyım ulen ben ne işim var burda. mal gibi de dinledim amk not aldım ulen. bi de azar işittik o kadar. coğrafyacı, edebiyat derken puzzle ın parçalarını birleştiriyorum. sözel sınıfı aga burası.
    sonra ders sonuna kadar idiot gibi oturdum. zil çalınca arkama bakmadan kaçtım. 501 yerine 401 e girmişim sonradan anladım. salak gibi eve gittim. son derse de girmedim, gerçek sınıfımda. böyle dalgınlık mı olur amk.

    ama hep sıcaklardan suç bende değil, bide nem olmasa nem, nem bitiriyo adamı.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük