Necip Mahfuz'un Gözüyle ...
mustafa balbay, 24.08.2013, cumhuriyet.
Hükümet Mısırdaki olaylara Türkiyenin içişlerinden daha fazla önem veriyor.
Başbakanın tüm konuşmalarının ana gündem maddesi Mısır. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamaları dinlerken mırıldanmadan edemedim:
Anlaşılan Mısıra bakanlar kurulu toplantısı bitti!
Mısıra ilişkin konuşmaları, yorumları izledikçe ben de sık sık yıllar önceki Mısır gezilerime gidiyorum. Resmi gezilere gazeteci olarak katılmak bir yana, 20 gün sırt çantasıyla dolaşmıştım Mısırı. Hafta içinde şöyle bir beyin jimnastiği yapıp, o geziden günlük yazılar çıkar mı, diye yokladım. iki elin parmaklarını geçince durdum; üçünü paylaşmaya karar verdim.
***
Mısır gezisinde amaçlarımdan biri; Nobel ödüllü Necip Mahfuzu görmekti. Al Ahram gazetesinde zaman zaman yazılar yazdığını, ilerlemiş yaşına karşın haftada birkaç gün gazeteye geldiğini biliyordum.
Al Ahramın kapısını çaldığımda beklediğim yanıtla karşılaştım:
Şu an uygun değil, size birkaç gün sonrası için randevu verelim.
Yola çıkan rüzgâra aittir ve her şeyi zorlamalıdır. Bir yazarın kolay kolay reddedemeyeceği bir gerekçe söyleyip o an görüşmeyi zorladım. Türkiyeden gelen bir gazeteciydim, seyahat halindeydim, yanımda Mahfuzun Türkçe basılmış eserleri vardı, onları verecektim.
Az bekleyin, 15 dakika sonra sizinle görüşecek dediler.
Yüksek tavanlı bir odada çay içimi sohbet ettik.
Mısırdaki iç içe geçmiş uygarlıkların yazarlığını, bugüne bakışını nasıl etkilediğini sorduğumda şu karşılığı vermişti:
Ben çoğunlukla günlük yaşamda olup bitenlerden etkilendim, ama bu yaşamlar Mısır kültürünün bir parçasıydı... Uygarlık hem büyük bir bereket hem de uzun süre yaşayan tohum gibi bir şey. Hiç beklemediğiniz bir an yeşerebilir. Mısırda bunun örneklerini bulabilirsiniz.
Bunun Anadolu için de geçerli olduğunu söylediğimde, şöyle devam etmişti:
Tabii ki... Siz Türkiyeden geldiniz. Türkiyenin daha çok bugünü ile ilgiliyim. Mustafa Kemal büyük işler başardı. Onu öğrendikçe saygı duydum. Ancak bir toplumu değiştirmek o kadar kolay değil. Bütün temel değişiklikleri yaptığınızı düşünürsünüz, bunun topluma iyice yerleştiğini öngörürsünüz... Bir bakmışsınız bazıları oturmamış. Yeniden yeniden uğraşmak gerekir...
Anlattıkları bağlamında Mısırda nelerin başarılıp başarılmadığı soruma yanıtı şu olmuştu:
Mısır sadece kendi sınırları içinden sorumlu bir ülke değil. Arap dünyası çok parçalı görünse de birbirinden etkilenen büyük bir coğrafya. Din toplumsal yaşamın en önemli unsuru, belirleyicisi... işin zaman zaman islam adına teröre dönüşmesi beni üzüyor.
***
Necip Mahfuzun 1990lı yıllarda yaptığı bu değerlendirmeler Mısırın bugününe de ışık tutuyor.
Mısır, Arap coğrafyası için belirleyici bir ülke. Bu sadece bugün değil, tarihte de böyleydi. Yavuz Sultan Selim 1517de Kahireye girdiğinde Yemen Emiri iskender, kentinin anahtarını getirip teslim etmişti. Zira Kahireyi elinde tutan tüm bölgenin hâkimi demekti.
Noktayı yine Necip Mahfuzla koyalım. Kahiredeki uğrak yerlerimden biri bizim Kapalıçarşımızı andıran Han Halilin içindeki Necip Mahfuz kahvesiydi. Akşamları Faruk adlı bir sanatçı ud çalıp Ümmü Gülsümden şarkılar söylüyordu.
Farukun etrafını erkekler kadar kadınlar da çeviriyordu.
Kahvenin havası Mısırda kadınların her şeye karşın sosyal yaşama katılma enerjisini yansıtıyordu.