babamın devlet memuru olması sebepli şark hizmeti görevi vardı vakti zamanında. 90'lı yılların başları; hakkâri, şemdinli, yüksekova dolaşıyoruz... ben daha küçüğüm tabi.
kaldığımız evler taşduvar, sur kalınlığında. köy korucusu seviyor bizimkileri; "merak etmeyin, bu evde size birşey olmaz" diyor. haklı da. evin birkaç yüz metre çapında bir tarafta pkk konuç noktası, diğer tarafta karakol. havai fişek gösterisi yerine rpg-7 gösterisi izliyorlar ailem akşamları. annem hala şaşırır: "o seslerde bile korkmadan uyanmadan uyuyabiliyordun" der...
böyle bir ortamda köy kürt köyü. haliyle ülkücü türk olan ailem siyahda sırıtan beyaz gibi. seviliyorlar yine de. ben tek çocuğum bu arada. ev sahibi kürt kadın, bir muhabbet sırasında annemle çay içiyorlar. "kızım tek çocuk yeter mi size? gençsiniz, civan gibisiniz" diyor. annem bakamamaktan, neden yetmeyeceğinden dem vurunca gelen cevap şudur: "kızım; akıllı olun. 10 seneye bu topraklarda sizden üstün olacağız. neden 8 - 10 tane doğuruyoruz sanıyorsunuz? veledler bir şekilde bakar kendine. çoğalın siz de. yoksa toprağınızda azınlık olacaksınız"...