fırtına'nın, fk kukesi gibi bir takıma karşı berbat bir futbolla 0-2 galip gelebildiği maç.
skor herhangi bir deplasman için gayet iyi fakat böyle bir takıma karşı futbol oynamadan 2 gol atıp havalara uçmak yersiz bir davranış. karşımızda bu takıma oranla bir üst kademe takımı olsa idi muhtemelen şu anda sayıp sövüyorduk oynanan futboldan dolayı. skor bizi yanıltmasın. bu futbolla gruplarda 2-3 puan toplarsak iyidir. mra, 1461 trabzon'daki felsefesini bu takıma uygulatamıyor gibi bir görünüm seziyorum. böyle bir teknik direktörün takımına dünya yıldızları değil, görev adamları lazım. maalesef celutska verebileceğim en iyi örnek idi. daha gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşırsak; böyle bir maç, oynanan ve oynanamayan futbola eleştiri getirilmesi mümkün olmayan bir maç da olabilir. rakibin düşük performansı fırtına'nın da performansını düşürebilir ve klişeleşmiş 'saygı duyuyoruz' yalanlarına ters bir durum ortaya çıkarabilir. belli ki futbolcular rakip takıma saygı falan duymuyor. inter'i deplasmanda 1-0 yenerken duyduğun saygıyı bugün arnavutluk'ta gösterilmiyorsan büyük takım olmak hayli zor. zeki'nin yerine 1461'den göksu getirilse daha iyi bir performans sergileyebiliir. zeki bu takımda hala neden oynuyor anlamak güç. yusuf geri-solda birkaç kez denenmesine ve iyi bir performans göstermesine rağmen neden geri-sola olcan konuluyor bunu da anlamak güç. veyahutta geçen seneki kötü performansına rağmen emerson neden geri-solda oynatılmıyor. aklımız ermiyor herhalde. batuhan'ın oyuna girer girmez depar atıp topu kapması ve fırtına'yı gol pozisyonuna sokması ise bizi hayli ümitlendirdi. gol sonrası takım arkadaşlarıyla sevinçlerini de görünce batuhan'da bir değişim sezdim, normalde yedek kulübesine oturup ayaklarını uzatmaktan ve somurtup durmaktan başka bir şey yapmayan bir adamdı batuhan. umarız insan evladına döner de 3-5 gol atar diye umuyoruz. henrike'nin de istatistiklerine bakıp yanılmamalı. oyundan tamamıyle kopuk.
sözün özü; fırtına'yı kötü bir sezonun beklediğini gösteren maç.