Ölüm yıldönümünde saygı ile andığım(ız) turgut uyar'ın cuma isimli şiirinin en sevdiğim dizesi...
Şiirin tamamı şu şekilde;
Cuma
ne söylenebilir! tam çağıydı. olağandık.
sabahlarda süzgündük, ancak akşamlarda vardık.
ne söylenebilir! her şey düzeliyor sandık.
odalarda çok geniş alanlarda dardık
hiçbir şeye yeterince inanılmadan. toplandılar
orada biz de vardık.
ne söylenebilir! tam çağıydı. belli aldandık.
otlarla yeşerdik, güllerle sarardık.
bir uykudan doyarak uyanılmadan. toplandılar
orada biz de vardık.
ben sokakları severim. deniz boyunda
her şey bir eskidir. ellerim acır onları taşımaktan
ben sözümona sokakları severim deniz boyunda
oysa ensem ve şakaklarım döküldü kaşımaktan
bir genelgeyim, gündüzüm ve gecem bir
bir anı bile değilim eski olmaktan.
gücüm tazelenmedi, suratım eski. yırtık.
her şeyleri bıraktım. geniş kıyılara dadandım.
aşk diye geceleri çözümledim. aldandım.
hep tozları silkeledim üstümden. hep
bir pantolon için dört kere şehre indim
bayramlara hazırlandım. sadece hazırlandım.
ne söylenebilir! tam çağıydı. oyalandık
suyun, ateşin, havanın toprağın çalışkanlığına daldık.
bir acıya kahramanca katlanılmadan. toplandılar
orada biz de vardık
ve uzun uzadıya orada kaldık.
Turgut uyar'ın en büyük özelliği - tabii bence- okuduğunuz anda onu yeniden okumayı özlemektir. O karamsar, umutsuz, mutsuz havası içinde ince bir ruh halini görürsünüz. Evet, görürsünüz. işte "bir anı bile değilim" dediği noktada başlar şimdisi... Ama cümlenin devamındaki "eski olmaktan" tanımı ayrı bir çelişkiye itiyor insanı. Unutulmak olmasın sakın demek istediği? Kesinlikle...
Zihniyle lanetlendiğini söyleyen bir şairin unutulmak, anımsanmamak üzerine düşünmesi son derece doğal değil mi? Ama unutulmadı turgut uyar...