''allah 'ol' diyor ama 6 günde oluyor hahahaha'' diyen andavalları ortaya çıkarmış yaratılma hadisesidir. oğlum, ona bakarsan, poşette doğada bilmem kaç bin yılda çözünüyor anasını satayım, allah ona 'çözün' diyor fakat bu bin yılda oluyor, o halde allah yok öyle mi? mantığın bu mu lan? şöyle abuk subuk konuşup, bir de ''aydınlanma'' tantanası yapan tiplere uyuz oluyorum. cahil geldiniz, ebu cehil olarak gidiyorsunuz...
önce buna cevap vermek lazım.
islam alimlerinden birunî, canlıların ortaya çıkışına dair jeokimyasal bir tepkime dizisi öngörür. ona göre, belli bir çağda oluşan tepkimelerden doğan bir takım haller, bazı canlıların ortaya çıkmasına vesile olmuştur. islam'daki tekamül görüşü; türden türe atlamayı değil, şartlar dahilinde bir adaptasyon sürecini ele alır. allah; hz. adem'i topraktan yaratıp cennetine koymuş, daha sonra zamanı yaratmış, ardından evreni oluşturmuş ve fizik-kimya kurallarını belirlemiştir. her şey, bu yasalara göre hareket eder. dünyadaki canlıların ortaya çıkması da, bu yasalara göre olmuştur. cenab-ı hakk, bu yasalarla canlıları, belli şartlar altında yaratmıştır. insan dünyada yok iken, dünyadaki vaziyet dahilinde canlılar vardı zaten. allah adem aleyhisselam'ı işlediği suçtan ötürü dünyaya gönderdiğinde, dünyada canlılık vardı. allah, sebepleri yaratır; sebepler de 'vesile' olur.
şimdi bu olayı anlamak için kafayı çalıştırmak lazım. gelin size birazcık bilim ve felsefe dersi vereyim:
biliyorsunuz ki günümüzde, evrenin 'big bang' denilen bir patlama sonucu oluştuğu varsayılıyor. fizikte zaman kavramı 't' sembolü ile ifade edilmekte. big bang'deki temel yaklaşım, ''zaman ve mekan'' üzerinedir. evren oluşurken; önce zaman mı vardı, yoksa mekan mı vardı? işte bu problem, bize dayanaklık edecek temel yaklaşımdır. big bang anlatılırken ''t eksi bir, t sıfır, t bir'' gibi zaman aralıkları verilir. zamanın geriye doğru kayması fiziğe göre mümkündür. o halde bizler zamanın başlangıcını, '0' kabul etmek durumundayız. bu vaziyette, aklı olan herkes fark edecektir ki, mekanın oluşması zamana paralel olarak olmuştur.
şimdi 'zaman olmadan, dünya başlamadan gün mü olurmuş' diyenlere verilecek cevaba gelelim:
müfessirler, 'gün' ibaresini, 'evre' olarak tefsir etmişler. neticede ayetlerde geçen gün, öyle pazartesi veya salı değildi. ayetlerde allah'ın katında bir günün, dünya katından daha farklı olduğu ifade edilmiştir. mesela 6 günü, bizim zamanımızla bilmem kaç yüz bin yıl olarak anlasak da yeridir.
zaten zamanın, allah hz. adem'i dünyaya göndermeden önce de başladığını ifade etmiştik. hz. adem cennette iken geçirdiği zamanla, dünyada geçen zaman bir değildi. allah'ın yaratışı sonucu, dünyadaki zaman canlılığı getirmiş; dünya yaşamla tanışmıştı. bu halde 'zaman başlamadan gün nasıl olur' demek abes kaçar. zira zaman, zaten başlamıştı ki...
öte taraftan bir hadisi şerifte rasulullah(sav): ''cuma günü dünya ve ahirette bayramdır'' buyuruyor. bir ayeti kerimede de, ''allah adem'e eşyanın tüm isimlerini öğretti'' denirken, hz. adem'e takvim bilgisinin verildiği ifade ediliyor. yani şudur ki: takvim bir insan icadı olmaktan ziyade; allah'ın zamanı yaratırken böldüğü, ayrıştırdığı vakit dilimlerinin bir ifadesidir. gün de bunların içindedir. misal olarak verdiğimiz cuma günü, allah'ın mahluku olan zamanın bir ifadesinden ibarettir ve hz. adem'e henüz melekler o'na secde etmekteyken öğretilmişti. önceden akmakta olan ve dilimleri tayin edilmiş zamanın bir ifadesi olan cuma gününün, 'ahirette bayram olması', ateistlerin 'dünya olmadan gün nasıl olacak' iddiasını çürütmektedir. zaman olmasa, zaten dünya oluşamazdı; takvim bilgisi de hz. adem'e öğretildiğine göre, ortada bir problem kalmamaktadır.