eğer gerçekteysek gerçekleri anlayamayışımız "fizik" olarak adlandırılabilir. fiziği anlayamayışımız ise "biyoloji","kimya" gibi "bilim dalları"yla adlandırılabilir.
ne olduğunu bilmediğimiz ve gerçek sandığımız bir "bilinmezlik"teysek bu bilinmezliği anlayamayışımız "nöropsikeanaliz" olarak adlandırılabilir. burada kast ettiğim belirsizlik "rüya"da olup olmadığımızı bilemeyişimizdir. bu durumda en "mantıklı" şey her şeyin oluşa geldiği beyin olmaktadır. en "mantıklı" şey olarak gösterilen "beyin"i anlamaya çalışmak ise mantıklı sandığımız mantıksızlıklardan dolayı olanaksız hale gelebilir. bu durumda beyini anlamaya çalışmak sadece bir denemeden ileri gidemez, bir sonuca ulaşılamaz.
hakikatı anlamak için önümüzdeki büyük engelin farkındalığı bunaltıcı olabilir. "hiçlikle bitmeyen bir mücadele" nin başlangıcı olabilir.
(burada şunu belirtmekte fayda vardır: mantık gerçek gerçeği ifade etmek için kullanılmaktadır. bunu belirtmezsek mantıksız her şey mantıklı hale gelmektedir.)
bu paragraflar hayatta kalmak için kendini bir amaca adamış veya tanrıya inanmış insanların hayatlarının bu bunaltıcı iç karışıklığa nispeten ne kadar basit veya huzurlu olduğunun da bir göstergesi olabilir.
yukarıda yazılanlar her zaman insanın gelişmemiş fizik bilgisinden, düşük gözlem ve hesaplama gücünden dolayı insan algısında doğan olasılıklara dayanılınarak yazılmış bir yazıdır.
olasılık diye bir şeyin olmayışı ve eğer gerçekten gerçeği yaşıyorsak varsayımı hakkında ise şu söylenebilir. bir atom altı parçacığın veya yapısını oluşturduğu şeye göre hareket edebilen en küçük yapı taşının en küçük bir hareketi sonsuz hesap ve gözlem yeteneği ile birleşirse geçmiş ve gelecek sonsuza uzanacak şekilde yazılabilir.