her an kırılabilecek bir şeyi sever gibi. uzaktan uzaktan. ciğerci vitrinine burnunu dayamış bir sokak kedisi gibi, bakmaya doyamayarak. nasıl uzatırım ellerimi sana hiç bilmiyorum. konuşsam duyar mısın? ağlasam, gözyaşlarım bir şeyler anlatabilir mi sana? bir yangını sever gibi. külünü dumanına katıp yanıklarımla güle oynaya, acılarımla ve onlara merhem sürmemek için bulduğum bin bir çeşit bahaneyle. kaybettiğimi ve bulamayacağımı bile bile. seni...
suyun başladığı yerde akmaya başlayan, yönü belirsiz bir yolculuk haliyle. içinde sayısız kırgınlık sakladığım bir sandık taşır gibi omuzlarımda. ne desem az kalacak. belki de abartarak, belki az söyleyerek... ey rüyalarımda bile uzaktan baktığım,
seni seviyorum.
korka korka. utana sıkıla. en haksızlığa uğrayan, kanayan yanlarımla. bir çığ gibi büyüyüşünü seyrederek... nefret etmek istedikçe daha delice severek. anlamasan da. hiç anlamayacak olsan da... seviyorum seni...