sokaklarında dolaşırken günlük hayatta burun kıvırdığımız onlarca rengin gözümüze nasıl da güzel göründüğünün ispatı olan kapı ve pencerelere sahiptir. bu renk cümbüşü kişiye özel bi huzur verir. her sokakta durup damla sakızlı bademli kurabiyelerinden yeme isteği uyandırır. gerçi bu kurabiyeler iki taneden sonra bayabilir o yüzden hemen damla sakızlı muhallebi/dondurma tercihine geçilebilir. tepeden adayı seyretmek doyumsuzdur, güneş batarken özellikle. denize girme açısından soğuk suyu nedeniyle pek avantajlı olmasa bile sırf havasından ve görüntüsünden yatılıp güneşlenmek tercih edilebilir. tabii dalma, balık tutma, surf yapma vs gibi aktivitelere gönül vermiş bi insansanız size adada yapacak çok şey kalıyor. zaten adanın esen rüzgarıyla yetişen bağlarındaki üzümleri bile bi başka lezzette, tatta. o yüzden taş binaları gezip bağları görebilirsiniz. tabii her metre karesinin trilyon ettiği bu adanın en sakinleri gene en zenginleri. keza yerli halk yok denebilecek kadar. dar bütçeli olanların adada konaklama yapabilmeleri de zorlaşıyorken kamp alanlarının olması bi seçenek olarak değerlendirilebilir.
sonuç olarak, iyi ki hala bizim kara sularımız içerisinde dediğim doğa efsanesi. herkesin hayatta bi kere gidip şarabından tadıp üzümünden yiyip damla sakızını alıp yoluna devam etmesi şart.