tek istediği biraz huzurdu

entry24 galeri
    10.
  1. yarın, yeni başlangıçlar için güzel bir gün olacaktı. meteoroloji uzmanları öyle diyorlardı bütün astroloji uzmanlarına en okkalı şekilde göz kırparak hem. anahaber bültenini takiben verilmezlerdi hem aksi takdirde ve biliyordu ki yarın, yeni bir başlangıç için en iyi gün olacaktı. pek çok şey aslında bir şekilde yeniden başlayacaktı eş zamanlı ve boru tipi, saat ayarlı bir hayat daha ne kadar patlayabilirdi ki kendi içinde?

    şimdi biraz patates kızartması, biraz midye dolma ve biraz da bira iyi olurdu. daha sonra şarkıların da yardımıyla saçlarını, kulağının arkasına sıkıştırmak daha kolay bir hâl alabilirdi elbet. belki de hiç olmazdı bu... tanımadığı şehirlerde gezinmeseydi ruhu eğer ki emin olabilirdi böyle bir şeyin olup-olmayacağı konusunda belki. en azından bu kadar ikilemde kalmayacağı kesindi ona kalırsa. patatesleri en çok da böyle kızarmış hâlde severdi çocukluğundan beri. hayatında pek çok şey değişmişti ve hatta pek çok şey pek çok farklı şekilde değişmişti besbelli ama öte yandan ta çocukluk yıllarından beri değişmeyen yegâne şeyler arasında sayardı patates kızartmasını. biraz da tuz ekerken tıpkı o küçük kız çocuğu oluyordu kendi dünyasında.

    bir zamanlar bir adamla tam da böyle bir anda tanışmıştı. patates kızartması yediği ve tamamı ile savunmasız kaldığı, sığınmacı olduğu bir anda. sonra bir yolunu bulup da çıkartmıştı o adamı hayatından, zor olmuştu ama başarmıştı bunu. hem antidepresanlar ne işe yarardı ki yoksa? siparişlerini getiren garsonun gözlerine bakmamak için çabaladı ve garson arkasını döner dönmez bir şeyi tutmak için muazzam işlevsel olan baş parmak ve işaret parmak işbirliği ile bir dilim patatesi aldı tabaktan, önce etrafına baktı; kimse onunla ilgili görünmüyordu. bundan daha güzel bir haber olabilir miydi? patates kızartması, midye dolma ve bira... sanki eski dostların buluşması gibiydiler masada.

    biraz gerildiğini hissediyordu bardaktaki son yudumun, cenaze merasimiyle beraber. tekrar gerçekliğe dönmüştü binevi ve yeni başlangıçlarla başbaşaydı şimdi zihninde. bilinmezlikler, soru işaretiyle biten hayali cümleler ve olasılık üzerine inşa edilmiş kaygılar... sanki patates kızartması, midye dolma ve bira gibi eski birer arkadaşlarmış gibi kafasındaydılar. garsonun müsait bir anını kolladı hesabı istemek için ama çok da başarılı olduğu söylenemezdi. zaten bir erkeğin dikkatini çekmek istediğinde bunu başaramadığını anımsattı kendine, doğru değildi ama kafasındaki bu düşünce, bu melankolik ruh hali tıpkı uykusuz geceler gibi çekici gelirdi ona.

    nihayet garson kendiliğinden gelmişti "bir arzusu" olup olmadığını soracak kadar da hadsizdi. bir garson neden masada oturan insanların "arzuları" üzerine kafa yorsun ki? hayır, ne dediğini bilmiyordu garsonlar pek çok zaman. kalktı, birden kalktı. sanki kafasındaki düşünceler oradan bir yolunu bulup çıkacak, savrulacak, kaybolacaktı böyle yapsa ama olmuyorlardı. güneşin batışını sanki vitrindeki mankenin üzerindeki bir elbiseymişçesine yakıştırırdı sahile. güneşi, denizinde batıramayan bir coğrafya, bu dünya üzerindeki en saçma yer olsa gerekti. bu düşüncesinde yalnız olmadığından emindi, böyle düşünen pek çok deniz tutkunu bulabilirdi. özellikle de kırsal şehirlerde üniversite tahsilini tamamlamış ama hemen her geçirdiği güne karşılık o şehir için en okkalı küfürlerden bir demet hazırlamış öğrenciler, bu fikirde buluşurlardı, buluşmuşlardı.

    eve gitmek iyi olacaktı... yarın, yeni bir şeyler başlatmak için iyi bir gündü nihayetinde ve yarının doğabilmesi için bugünü öldürecek şeylere oldu olası ihtiyaç duyardı.

    yarın, yeni bir günden biraz daha fazlaydı. aklında günü vurmak için bir kaç şarkı ve bir kaç tane de olsa şiir vardı.

    çekip vurdu...

    bütün ihtiyacı deliksiz bir uyku(olmayacağını bilse de) ve bütün istediği, tek istediği özlemini duyduğu o birazcık olsun alabilmek için geceleri saydığı huzurdu.

    sanki biraz olsun bulmuştu...
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük