dedenin ölmesi

entry322 galeri
    36.
  1. Babamın babası, babaannemin kocası, benim her şeyime...

    Bir gün alır dede yanına babaanneyi, giderler hastaneye. Babaanne rahatsız, beli ağrıyor. Dede koşuşturmuş yorulmuş, elinde evraklar. Doktorlar tanıdık sağolsunlar. Bir bakmışlar dedeye; yorulunca dudağı morarmış. "Amca" demişler, "bir de sana bakalım, neyin var neyin yok çıksın ortaya". "Peki" demiş dede. Testler tahliller, saatler süren eziyet!

    2 hafta sonra babanın telefonu çalar; haber kötü! Dedenin 3 kalp damarı tıkalı. Hemde büyük tıkanıklıklar. Meğer Allah korumuş bu vakte kadar. Apar topar anjiyo! Dedenin canı sıkkın tabi, hanımı götürdü hastaneye kendi hasta çıktı. Anadolu erkeğine de yakışmaz hani!

    ikinci kötü haber çabuk geldi; anjiyoda açılmadı damarlar. Tek çare var by-pass...

    Kim bilir bu işi, kalpten kim anlar? Ah tamam işte "o" doktor. Aksilik bu ya, dedenin bir arkadaşı 3 ay evvel by-pass ameliyatı sırasında masadan kalkamamış. Dedenin aklı hep onda. "Ya bende kalkamazsam" diyor "ya bende..." Sureta yüzü gülse de, sireta ölüm kapıda onun için. "hakkınızı helal edin".

    Ve ameliyat; başarılı, tertemiz. artık dede '0' km bir kalbe sahip. Ama o da ne! Dede yemek yemiyor! "Neden dede, neden?", "öleceğim" diyor, arkadaşı gibi, "yesem de yemesem de". Aman yarabbi! Aklımız almıyor ve dede yemek yemiyor. Bir tatlı kaşığı su içmiyor. Hemen psikiyatri servisinden bir doktor geliyor. Dedeyle konuşuyor. Sonuç belli; nadir görülen ameliyat sonrası depresyon. Ev ahalisi nadiriyet namına ne varsa gördüğünden şaşırmıyor kimse. Çaresi sabır, ısrar ve ilaçlar. Ama olmuyor işte! 1 hafta, 2 hafta ve 1 ay. Derken dede zayıflıyor epeyce. Belki yiyor ve içiyor ama temsilen, sadece ısrar üzere.

    Bir gün babaanne arıyor babayı; "babanda bazı yaralar zuhur oldu". Hayırdır inşallah ne olaki! Bir bakıyoruz ki hayrı kalmamış işin; bunlar zona! Tekrar doktor tekrar tahlil. Sonra biraz daha iyi olduğu bir dönem ve mutlu aile.

    Ama bir an dede komada! Müsebbibi kanda yükselen üre. Ve doktor, ve tahlil. Bir kötü haber daha; böbrek iflas etti. Ve dede tam olarak komada!

    Diyalizle tanışması geç olmadı. ilk diyaliz onu komadan çıkardı. Odaya geldi, yarı baygın... ve bir an ayıldı; "Kenan Doğulu nasıl?". "Dede, sen Kenan Doğulu'yu tanımazsın bile". Ama duymadı. Çünkü tekrar uyudu. Meğer yüksek üre sayıklama ve halisünasyon sebebiymiş. Hayırlısı bakalım...

    Sonra biraz daha iyi olduğu bir dönem ve mutlu aile. Tüm bunlarla birlikte dedenin başlayan diyaliz macerası. Sol kolda birleştirilen damarlar, gürül gürül kan akıyor içlerinden. Her seansta vücuda giren çuvaldız bozması iğneler -ki düşmanıma vermesin rabbim-. Dede diyalizi bir tedavi sanıyor, böbrek düzelince bitecek. "Bitmeyecek" diyemiyor kimse, "bitecek elbet dede, bitecek!". Her seanstan sonra bitkin ve solgun bir adam. Ah ne yakışıklıydın sen -ki kıskanırdım ben-. Ve bir gün anlıyor dede bunun süreceğini ölüme dek. Tekrarlıyor zihninden; "ölüm"... o ne güzel kurtuluştur.

    Diyalizler sürüyor. Aile yaşam telaşında. Babaanne, tıpkı dedenin babasına baktığı gibi dedeye de bakıyor. Ne mukaddes varlıktır kadın! Sabrın ve şefkatin ete bürünmüş hali...

    Diyalizler sürüyor. Aile yaşam telaşında. Ama dedenin durumu iyiye de gitmiyor hani. Babanın canı sıkkın. Amca, belli etmese de perişan. iki oğul var ardında dedenin, dağ gibi. Olmayan tek şey, ölüme çare.

    Ve bir gün, seherinin her seherden farklı olduğu, kuşların ötmediği bir gün. Saat sabahın beşi, belki beş buçuk. Ev yankılanıyor telefonun feryadıyla. Önce baba bağırıyor daha telefon açılmadan; "eyvah babam!". Ve torun gözünü açıyor ama uyku sersemi hala. Anne telefonla konuşuyor. Karşısında amca, "yenge" diyor, "babamı kaybettik"! anneden sadece uzun ve acı bir "yaaaaa" sesi çıkıyor önce. Ve babaya dönüp "baban gitmiş" diyor. Ah anne ah! Nereye gitti peki? Hayır gitmedi aslında; öldü! Aman yarabbi ne soğuk kelimedir 'ölüm'. Öyle soğuk ki dili üşüyor insanın, içi yanarken. Ve yakıştıramıyor kimse kendi sevdiklerine "öldü" demeyi. Torun ayılıyor birden; "dedem öldü"!
    3 ...