geçenlerde gecenin 3 ünde su içmek için kalktım. odamdan çıktım koridorda yavaşça mutfağa doğru ilerliyorum. bir anda oturma odasından pat diye bir ses geldi. sesi duymamla beraber holdeki çekmecenin içinden dede yadigarı revolverımı* kapmam bir oldu. parmak uçlarımla oturma odasına doğru ilerledim. kapı aralıktı. biraz daha geriye doğru ittim. odanın içi sokak lambasından gelen loş ışıkla aydınlanıyordu. nefesimi tuttum ve içeri daldım. içeri girdiğimde o dehşet dolu siyah iki küçük göz bana bakıyordu. o gözler, her zaman olduğu gibi gece nöbet geçirip kafesinin kenarlarına çarpan muhabbet kuşuma aitti.* aman allah'ım! az daha o gözlerin arasını 38 kalibreyle dağıtıyordum. bu trajediyi zihnimden nasıl atacaktım?*