Kapının önünde durduğunda biraz yorgun hissediyordu, kapı açıldı ve evin içinde birikmiş olan rutubet, küf ve ağır yalnızlık kokusunun karıştığı hava molekülleri kapının, dar boğazına doğru hücum etti. Genzine dolan yalnızlığı tükürdü içeri girmeden önce. ayakkabılarını çıkartma gereği duymamıştı, yalnız gelmişti. Çok uzun zamandır gelirdi buraya yazları, uzun zamandır da tek başına gelirdi. O kazadan sonra bir ayin hâlini almıştı buraya gelmek. Eşini, iki oğlunu ve köpekleri Mellony'i öldüren şu piç kurusu kaza... Beş sene öncesine dönebilmeyi, bu yalnızlık kokusunu bu ahşap evden sonsuza dek silebilmeyi ve sehpanın üzerinde bir önceki seneden kalmış, küflenmiş yarısı dolu viski şişesini sevinç ile atıp kırmayı çok isterdi, olmazdı ama gene de isterdi bunu yapmayı.
isteklerimizin ne kadar amaçsız olduğu geldi sonra aklına, şişeyi aldı eline ve şişe kırıklarının bir yığın oluşturduğu duvar dibine olağan gücüyle fırlattı. Gök gürültüsüne benzer bir sesi, şimşek çakıyormuş gibi bir ışık saçkısı izledi ve yağmur birden bastırmıştı her defasında olduğu gibi. Gidip buz dolabının fişini taktı, elindeki bira kasası için yeterince yer vardı, başka şeyler için de yer vardı. Aslında dolapta gereksiz yere çok fazla yer vardı. Koca dolapta sadece iki tane çikolata duruyordu, geçen yıl geldiğinde aldığı çikolatalar, iki tane de bu yıl almıştı ve alışkanlığıydı son beş yılda eskileri çıkartıp tezgahın üzerineki diğer altısının yanına fırlattı ve yeni çift kavuştu dolaba. Oturdu ve sesinin en yüksek çıktığı, bu ahşap yapıyı titrettiği o öfke anlarını düşündü, ne kadar da saçmaydı, tanrım... Hayatında ne kadar çok şey vardı saçma olan, düşündü. Ne kadar saçma bir kazaydı, piç kurusu kaza. Yolda çalışma yaparken herhangi bir uyarı gereği duymayan kurum, ciddi bir tazminat ödemeye mahkum edilmişti sonra bir yolunu bulup itiraz ederek bozdurmuşlardı bu kararı ve sonra bir şey de çıkmamıştı. Tazminat ödemeleri de çok saçmaydı. Düşündü... Ödememeleri daha saçmaydı. Emin olamadı, diğer elindeki viski şişesini dikti kafasına, sehpanın üzerine bıraktı, bir sigara yaktı, sehpanın kenarına bıraktı sonra, sonra geri aldı, "külünü düşürme" diyen ses yankılandı kulaklarında, aniden dönüp kapıya baktı, kapalıydı.
Derin bir nefes aldı...
Ağır rutubet ve ağır yalnızlık kokuyordu burası. Gözleri yanıp da yaşarıyordu...
Koskoca adam, bir başına oturmuş ağlıyor, dişlerini sıkıp küfürler ediyordu.