temel sebeplerinden biri batıyla bağlantıyı kuvvetlendirme bunu zaten hepimiz biliyoruz ama buz dağının görünmeyen bir yanı da diğer türk boylarıyla kültürel kopukluk. 1. dünya savaşı öncesi kolaydı her boy arap harflerini kullanıyordu ve istanbulda çıkan bir gazete kazan da ve türkistan coğrafyasında bir şehirde daha çıkıyordu. Aynı şekilde oralarda basılan eserler istanbulda da basılıyor kültürel kopukluk yaşanmıyordu. Ancak türkistan coğrafyası sovyetlerin eline geçtikten sonra sonyetler zorunlu olarak latin harflerine geçirmişlerdir ve matbaalar sırayla kapatılmıştır. Bundan sonra Türkiye coğrafyasında tanzimat döneminden itibaren gündemde olan alfabe sorunu çözümünde latin harflerine geçişle çözülmüştür. Bundan sonra 1939 yılında sovyetler her türk boyuna ayrı bir kril alfabesi hazırlamış ve bunu dikte etmiştir ki Atatürk'ün ölümüne baktığımızda 1938 ne kadar tesadüf değil mi?
Bu arada şu an Osmanlı dönemi yazılan eserleri okuyamamanızın sebebi harf devrimi değil dilde sadeleşme hareketinin sonucudur ve dilde sadeleşme hareketi tanzimat edebiyatı dönemine kadar gider. Atatürk'ün daha doğduğu zamanlardan gelen bir hareketin meyvesi Atatürk dönemine denk gelmiştir ki bunda milliyetçilik hareketi ve milli devlet olma özelliği unutulamaz. Ayrıca şunu da belirteyim o zamanın halkı o okuduğunuz edebi eserlerindeki kelimeleri değil neredeyse sizin kullandığınız türkçeyi kullanıyordu. Yarısından çoğunu anlardınız o insanları. Kanıt mı istiyorsunuz 14. yy yazarlarından yunus'un şiirlerini açıp okuyun işte halkın konuştuğu dil oydu. bazı arap fars özentisi edebiyat ya da siyaset adamlarına bakmayın. Eğer onlara bakacaksanız günümüzde Elif şafak eserlerini ingilizce yazıp sonradan Türkçeye çeviriyor. O zaman ingilizce nüshasına bakarak biz ingilizce konuşuyoruz. Hadi çok uzattım good bye, have a nice day.