ileri demokrasiyi savunanların tatlı ballı yalanları, şöyle ki;
"Referandumlar, başvurulmalarındaki usul bakımından ise, mecburi ve ihtiyari olmak üzere ikiye ayrılmaktadırlar. Bir anayasa değişikliğinin ya da bir kanun tasarısının halkoylamasına sunulacağı anayasada öngörülmüşse, mecburi referandum; yok eğer, halkoylamasına sunulması parlamentonun ya da devlet başkanının takdirine bırakılmışsa ihtiyari referandum söz konusudur
Referandumun doğru bir değerlendirmesini yapabilmek için plebisitten özenle ayrılması gerekir. Ancak bu ayrımı yapmak pek de kolay değildir. Genellikle, kabul edildiği üzere, referandumda bir değişiklik; plebisitte ise, bir adam söz konusudur. Birincisinde bir metin oylanır; ikincisinde ise, bir isim.
Referandumla plebisit arasındaki diğer fark ise demokratiklik bakımından ortaya çıkmaktadır. Referandum demokratik bir usuldür: Halk etkendir, öznedir; karar alma sürecinin başına, ortasına ve sonuna katılır. Plebisit ise, anti-demokratik bir usuldür: Halk edilgendir, nesnedir; karar alma sürecinin sadece sonuna katılır. Referandumun yapılmasını isteyen halkın kendisi (halk teşebbüsü) ya da halkın seçtiği temsilcilerdir. Oylanan şey ise, halkın temsilcilerinin hazırladığı bir metindir. Oysa, plebisite başvuranlar, kişisel iktidar sahipleri ya da fiili yönetimlerdir. Oylanan şey ise, halkın katılımı olmadan hazırlanan metinler, fiili yönetimlerin oldu-bittileri, karar ve eylemleridir. Kısaca, plebisit, diktatörlerin, anti-demokratik yöneticilerin, darbecilerin, kendilerine meşruiyet kazandırmak için başvurdukları bir halkoylamasıdır"
prof dr kemal gözler
anayasa hukukuna giriş kitabı