1959 yılı iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkiler açısından son derece gergin geçmişti. Bu gerginlik 1960'a girildiğinde bir türlü yumuşamak bilmediği gibi daha da sertleşmeye yüz tuttu. 7 Nisan'da DP Meclis Grubu bir bildiri yayımladı.
Bildiride CHP'nin ülkedeki bütün yıkıcı grupları çevresinde topladığı, halkı orduyu iktidara karşı ayaklanmaya kışkırttığı öne sürüldü. Bu bildirinin ardından DP Meclis Grubu TBMM Başkanlığı'na muhalefetin eylemlerinin soruşturulması için bir önerge verdi.
Önerge 18 Nisan'da Meclis'te büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Yasaya göre bir Tahkikat Komisyonu oluşturulacak ve bu komisyon üç ay boyunca muhalefetin ve basının eylemlerini soruşturacaktı. Öğrenci olayları tırmandı. Muhalefet ve basını soruşturmak için Tahkikat Komisyonu kurulması ülkede geniş yankı yaptı. Komisyon görevine başlar başlamaz, Ankara ve istanbul'da öğrenciler protesto gösterileri düzenlediler. 26 Nisan'da istanbul Üniversitesi öğretim üyeleri baskıları protesto ederken, 28 Nisan'da da öğrenciler merkez binada bir toplantı düzenlediler. Güvenlik güçlerinin toplantıya müdahale etmesiyle olay çıktı.
Üniversite içinde başlayan çatışma Beyazıt Meydanı'na taştı. Buradaki çatışmada Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz aldığı bir kurşun yarasıyla hayatını kaybetti. Olaylar nedeniyle Ankara ve istanbul'da sıkıyönetim ilan edildi ve gece sokağa çıkma yasağı kondu, ancak öğrencilerin gösterileri durmadı.
30 Nisan'da istanbul Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen protesto gösterileri sırasında Nedim Özpolat adlı bir başka öğrenci hayatını kaybetti. 28-29 Nisan gösterilerinden sonra bu kez DP yönetimi, 5 Mayıs günü saat 5'te , Ankara'da Kızılay Meydanı'nda bir gösteri düzenlemeye karar verdi.
Buna göre iktidar partisine mensup gençler, Kızılay Meydanı'nda , Meclis'ten çıkıp Çankaya 'ya gidecek olan Celal Bayar ve Adnan Menderes'i alkışlayıp destekleyeceklerdi.
Ama iktidara karşı olan gençler de plandan haberdar oldular ve 555K (5'inci ayın 5'inci günü saat 5'te Kızılay Meydanı'nda) parolasını geniş bir öğrenci kitlesine duyurdular. 5 Mayıs günü iktidara karşı olan gençler, Kızılay'a akın ederken, iktidarı destekleme amacıyla Kızılay'a gelen DP yanlısı gençler azınlıkta kaldı.
Saat 6 civarında meydana gelen Bayar ve Menderes burada çok büyük protestolarla karşılaştı. Hatta bazı göstericiler Menderes'i tartakladılar. Menderes bir gazetecinin arabasına binerek meydandan güçlükle uzaklaştırıldı.
Ordu içinde de on yıllık DP iktidarına karşı alttan alta başlayan hareket, protesto gösterileri sırasında kendini açıkca belli etmeye başlamıştı. Özellikle 29 Nisan'daki gösteriler sırasındaki öğrenci-ordu dayanışması dikkat çekiciydi.
Ankara'daki 5 Mayıs gösterilerinden iki gün önce de Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel, Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e bir mektup göndermiş ve ülkenin içinde bulunduğu bunalımdan çıkış için bazı önerilerde bulunmuştu.
21 Mayıs'ta bu kez Ankara'daki Harp Okulu öğrencileri iktidarı protesto için bir gösteri yürüyüşü düzenlediler. Artık ok yaydan çıkmıştı. Gerginlik doruktaydı. Bu arada Başbakan Menderes, bir açıklama yaparak Tahkikat Komisyonu'nu başlangıçta üç ay olarak öngörülen çalışmalarını tamamladığını, raporun yakında Meclis'e sunulacağını kamuoyuna duyurdu.
Ancak bu açıklama darbecileri daha önce almış oldukları yönetime el koyma kararından vazgeçirmedi. Geniş bir kesim de ordunun yönetime el koymasını sabırsızlıkla bekliyordu.
Menderes'in Tahkikat Komisyonu'nun CHP hakkında verilen önerge hakkındaki çalışmalarını tamamladığını açıklamasından iki gün sonra 27 Mayıs 1960'da başkanlığını Orgeneral Cemal Gürsel'in yaptığı ve Milli Birlik Komitesi adı altında toplanan bir subay grubu, emirleri altındaki askeri birliklerle birlikte Ankara ve istanbul'daki bazı önemli yerleri ele geçirdi ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına yönetime doğrudan el koyduğunu açıkladı.
27 Mayıs sabahı, Silahlı Kuvvetler adına radyodan yayınlanan bildiride, "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgalarına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eline almıştır" deniyordu.
Eskişehir'den dönmekte olan Başbakan Adnan Menderes, Kütahya'ya yolunda tutuklanarak Ankara'ya getirildi. Daha sonra Celal Bayar, hükümet üyeleri ve DP'li milletvekilleriyle birlikte istanbul'a oradan da Yassıada'ya gönderildi.
24 Eylül 1960'da Yüksek Adalet Divanı kuruldu. Bir gün sonra Celal Bayar bel kemeriyle intihara kalkıştı. Bir subay tarafından kurtarıldı. Yüksek Adalet Divanı 14 Ekim'de Yassıada'da çalışmalarına başladı.
ilk dava Afgan kralının Celal Bayar'a hediye ettiği köpeğin hayvanat bahçesine satışıyla ilgili Köpek Davası'ydı. Adnan Menderes'in ilk yargılandığı dava ise Ayhan Aydan'dan olduğu iddia edilen çocuğunu öldürttüğü hakkındaki Bebek Davası oldu.
Ardından 17 dava daha açıldı: 6 -7 Eylül Olayları Davası, Vinileks Şirketi Davası, Dolandırıcılık Davası, Arsa Davası, Ali ipar Davası, Değirmen Davası, Barbara Davası, Örtülü Ödenek Davası, Radyo Davası, Topkapı Olayları Davası, Çanakkale Olayı Davası, Kayseri Olayı Davası, Demokrat izmir Davası, Üniversite Olayları Davası, istimlak Davası, Vatan Cephesi Davası, Anayasa'nın ihlali Davası.
11 ay bir gün süren davalar 15 Eylül 1961'de sona erdi. Bu süre içinde yargılanan Bayar, Menderes, Bakanlar Kurulu üyeleri, DP milletvekilleri ve eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'un da aralarında bulunduğu toplam 592 sanıktan, 228'i hakkında idam cezası istendi.
Toplam 202 oturum yapılırken, binin üzerinde tanık dinlendi. DP'nin önde gelenlerinden 31 sanık ömür boyu hapis cezasına çarptırılırken, 418 sanığa altı ayla 20 yıl arasında değişen çeşitli hapis cezaları verildi. 123 sanık beraat etti. Beş sanık hakkında dava düştü.
16 ay boyunca Yassıada'da kalan Adnan Menderes, hakkında açılan 6 davadan birinde beraat ederken, diğerlerinden mahkum edildi. Yüksek Adalet Divanı Menderes'in de bulunduğu 15 kişiyi idama mahkum etti.
MBK bunlardan sadece Adnan Menderes,Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun kararlarını onayladı. 65 yaşını geçmiş olan Bayar ile oy çokluğuyla ölüm cezasına çarptırılan öteki 11 sanığın cezaları ömür boyu hapis cezasına dönüştürüldü.
Polatkan ve Zorlu'nun cezası 16 Eylül'de, Menderes'in cezası ise kararın açıklanmasından bir gün önce intihar girişiminde bulunduğu için tedavisi tamamlandıktan sonra 17 Eylül'de infaz edildi.
38 kişiden oluşan Milli Birlik Komitesi üyelerinin 5'i general, 8'i albay, 7'si yarbay, 10'u binbaşı ve 8'i yüzbaşı idi. Komite, izleyen günlerde Türkiye'nin siyasi yaşamına egemen oldu ve 25 Ekim 1961'e kadar görevini sürdürdü.