yıllar önce medeniyetin beşiği olarak tabir edilen bir ülkeye gittim. havaalanında pasaport kontrolünde beklerken, aynı uçaktan indiğimiz bir türk teyze, bankolara on metre uzakta, bekleme sırasının başladığı kırmızı çizgiyi sadece bir adım geçecek oldu. oradaki polis kadının o teyzeye nasıl bağırdığını hiç unutamam, havaalanı inledi billa. kadıncağız, bırak çizgiyi bir daha geçmeyi, nefes bile almadı sanki sırası gelene kadar.
aradan yıllar geçti, memlekete döndüm. bu sefer bizim havaalanında pasaport kontrolünde bekliyorum. sıram geldi, aynı şekilde on metre geride beklediğim çizgiden bankoya yürüdüm, pasaportu verdim, polisin işlemi bitirmesini bekliyorum. biraz zaman geçti, omuzuma biri dokundu. şaşırdım bir an, çünkü mantık olarak bana en yakın kişinin on metre gerideki çizgide bekliyor olması lazımdı. arkama baktım, elemanın biri. 'çabuk olsana birader, işimiz var seni mi bekliycez' dedi. o an nasıl duygulandım anlatamam ama sebebini bilmiyorum. yıllar sonra ülkeme gelmenin sevinci miydi bu duygusalliğın sebebi, yoksa daha toprağına adım atmadan başıma gelen bu hoşgeldin partisi mi?
daha havaalanından çıkıp sevdiklerini göremeden, bir hayvan görmenin mümkün olduğu yegane ülkedir türkiye.