part ıı için daha doğru bir zaman olamazdı sanırım...
günümüzde müzik kolay ulaşılabilir olduğu kadar kolay tüketilebilir de bir hal almıştır. çok eskilerden evimizin bir kenarında bulunan plakların yerini zamanla teyp kasetleri ve daha sonra da sırasıyla müzik cd'leri almış ve "internetin" yurdumuzda yaygın olarak kullanılması ile beraber en eski paylaşım platformları "kazaaa" ve "dc++" gibi ortamlar aracılığı ile bilgisayarlarımıza ve daha sonraki süreçte de mp3 çalabilir ve taşınabilir durumdaki müzik aygıtlarımıza hunharca depolanmıştır.
artık buna bile ihtiyaç duymuyoruz. müzik arşivlerimiz veya "karışık" ikonuna tıklayarak rastgele çalmasına izin verdiğimiz şarkılarımız yok. onların yerine de internet üzerinden servis edilen şarkılar, videolar için fizy ve youtube gibi pratik çözümler geliştirdik. hatta tam da şu sıralarda akıllı telefonlarımızın internet bağlantıları aracılığı ile fizy'e girip de oradan canımız ne istiyorsa, o anda ne diliyorsa bulup da dinleyebiliyoruz. hani bir şarkısını duyup da diskografisini "çat" diye indirdiğimiz ve sonra da bir köhne bilgisayar klasöründe sonsuzluğa gömdüğümüz basitliği de geride bıraktık artık. daha da basitleştirdik.
oysa baktığımızda gene kabahat büyük oranda müzik endüstrisinde bu konuda. hormonlu şarkılar peyda olup duruyor şu günlerde. eskilerin "baba" grupları bile teknolojinin kurbanı oluveriyorlar. yenilik kovalıyorlar ki aslında eski halleri ile sevmiştik biz onları, bilmiyorlar belki de bunu.
riffler giderek karmaşık ve komplike bir hâl alıp da, gitar sololar için yeni yeni tekniklerle hız rekorları kırılabilir durumda olsa da teoride giderek basitleşiyor bütün şarkıcıların, bütün şarkıları. bu sebepten belki de gene o pratik yöntemlerimize uyum sağlamış yeni kahramanlar varediyoruz kendimize. mesela elinde sadece bir akustik gitar ve bilgisayar kamerasının karşısına geçip de şarkısını söyleyen adamı daha yakın buluyoruz kendimize, özlediğimiz bu çünkü bir yerde. ve sonra "milyon" tıklanma ile ödüllendiriyoruz onu.
düşünsenize bundan 40 yıl öncesinde birisi jimi hendrix'e "sana milyon tıklandı" deseydi, neler yaşanırdı? ama bugün "tıklanmak" bir iltifat oluyor dejenere dillerimizde.
"çok sevdiği şarkıları" çabuk unutan bir hafıza yapısıdır her geçen gün kendi yerini biraz daha sağlamlaştıran ve bütün bir müzikal zevkimizi aslında açıktan sabote eden bu yeni akım. oysa, bir şarkıyı aradan yıllar geçse de aynı tadı alarak dinlemenin zevkine, dünya üzerinde eş bir zevk var mıdır?
boka saran bir dijital etki, iyiden iyiye çığırından çıkıyor şu zamanlarda. tutacak olanı yaparken kendisini hissettiren "tutulma kaygısı" ise bütün işlerin, projelerin altında "imza: samimiyetsizlik" yazıyormuş etkisine sahip oluyor.
şimdi, turtles'dan gelsin;
imagine me and you, i do
i think about you
day and night
it's only right
to think about
the girl you love
and hold her tight
so happy together