6 ocak 1972'de fransa'da doğan büyük futbolcu. futbola psg'nin alt yapısında başladı. lille ve caen maceralarından sonra paris'e geri döndü. başarılı olmasına rağmen aşırı hırslı, agresif ve disiplinsiz olması sebebiyle strasbourg'a gönderildi, ardından lens'e transfer oldu. ve nihayet 2000-2001 sezonunda besiktas'a transfer oldu. hırsı, agresifliği ve sempatik tavırları sayesinde kısa sürede taraftarların sevgilisi haline geldi. lige iyi başladı, golleri ardı arkasına sıraladı. taraftar artık onu iyice benimsemişti. çünkü gerçek bir beşiktaşlıydı, formanın aldığı paranın hakkını sonuna kadar veriyordu. sahada adeta savaşıyordu. taraftarın sahadaki yansımasıydı. arada disiplinsizlikler yapsa da taraftar hep yanındaydı. sampiyonlar ligi'nde rakibine yumruk attı, 6 hafta sahalardan uzak kaldı ama taraftar ona kızmadı bile. taraftar ona "psikopat" diyordu artık. o da taraftarı çok sevmişti. "türk olsaydım bayrampaşalı olurdum" diyordu. taraftar tarafından iyice benimsenmişti. öyle ki, ona zenci diyen ahmet cakar'a "hepimiz zenciyiz" diye pankart açacak kadar. gece hayatı yüzünden ceza yediğinde "nouma bizi diskoya götür" diyecek kadar. ardından gençlerbirliği kupa mücadelesi geldi, vatandaşı thomas'a kafa attı. taraftar hala kızmıyordu, belki de oynadıkları oynamadıklarının acısını çıkartmaya yetiyordu onlar için. "nouma sen bizim herşeyimizsin" sesleri yükseliyordu inönüden. kötü sezon sonrası gönderildi marsilya'ya. 1 sene orada kaldı ama ne besiktas onsuz yapabilmişti ne de o fransa'da yapabilmişti. her maç hala inönü pascal nouma diye inliyordu. geri döndü evine. tribünler yıkılıyordu pascal diye. "fransa'da doğdu, beşiktaşlı oldu, helal olsun sana, pascal nouma". ilk maçı olan istanbulspor mücadelesine 71. dakikada girdi. girer girmez anlamsız bir sarı kart gördü, ardından golünü attı ve sus işareti yaptı. ilginç şekilde 5 dakika içinde 2 sarı karttan 76. dakikada oyundan atıldı. bu yetmedi onu durdurmaya, o gollerine devam ediyordu, bitti denilen futbol hayatı yeniden şekilleniyordu. "yakışıklısın çok da şekilsin, cagla sikel tostunu yesin, alemde teksin, değişilmezsin, pascal bizim herşeyimizsin!" avrupa'da ve ligde takımı sırtlayan isimdi ve şampiyonluğu getirdi lucescu'ya. fakat 100. yılın bitimine bir kaç hafta kala 20 nisan 2003 günü fenerbahçe maçında yine golünü attı ve elini şortuna soktu, erman toroglu'nun deyimiyle "tombala" çekti. şok bir kararla sahalardan 7 ay uzak kalacaktı. beşiktaş'a gerek medyadan, gerekse federasyondan büyük bir baskı yapıldı ve mecbur kalarak gönderildi. gelirken olduğu gibi giderken de taraftar yanındaydı. son sözü "beşiktaşımızın golü 21 numaralı formasıylaaaaa pascaaaaaaaal noumaaaaa!!!" oldu hem de türkçe. katar'a, ardından da iskoçya'ya livingston klübüne gittiyse de başarılı olamadı. yine aynı şey olmuştu, ne beşiktaş onsuz yapabildi ne de o beşiktaşsız. ama hala taraftarın sevgilisiydi. gideli 3 sene olmuştu ama inönü hala pascal diye inliyordu. bu taraftar onu kolay kolay unutmayacak.