evrim teorisinin temel çelişkisi

entry21 galeri
    6.
  1. atom altı (quantum) ve atom üstü (veya atomlar arası) olarak iki farklı alan yaratarak modern fiziğin kaptırıp gitmesine yol açan einstein'ın "iki alemde (atom altı/üstü) farklı fizik olmaz, bunların arkasında daha birleştirici, her iki alemi de açıklayacak bütünleştirici doğa kanunları olmalıdır" demeye getiren itirazını anımsatır. einstein'ın -bir anlamda kendi çocuğu olmasına rağmen- kabullenemediği kuantum mekaniği daha sonra 20. yüzyıl boyunca yapılan deneyler, geliştirilen formüller ve belki de en mühimi bu formüllere dayanarak icat edilen elle tutulur ve işe yarar teknolojik ürünlerle rüştünü ispat etmiştir.

    einstein'ın kendi fikirsel çocuğunu reddetmesi diğer bilim adamlarını durduramadı elbette. neydi einstein'ı böylesine rahatsız eden? kuantum aleminine ait birtakım kuralların fiziğin, ya da herhangibir bilim dalının gözlemlenebilir, ölçülebilir tarzı geleneğine ters düşmesi. en basit haliyle, eğer atomun çevresinde -eski tabiriyle- "dönen" bir elektronun nerede olduğunu tespit edersen hızını (velocity) tespit edemeyiz, hızını tespit edersek nerede olduğunu tespit edemeyiz. tek başına bu hadise bile klasik fiziğin konusu olan hareket ve cisim ilişkilerinin kuantum aleminde geçersiz olduğunu söyler, bu da einstein'ın ölene kadar bu fenomen ile kavga etmesi için yeter de artar bir sebep olmuştur.

    tuhaf bir kader, tesadüf ya da ironi olarak, kendi bulgusuyla kavga eden einstein, aslında görecelik kavramı ile bir yerde kendisine kadar hakim fizik kabul edilen newton fiziğinin eksik olduğunu da ispatlamıştır. tarihte bu kadar meşhur bir başka çatışma örneği olmamasına rağmen, genel olarak tüm bilim dallarında geçmişte ortaya konanların yanlışlanması ve/veya açıklama gücünü yitirmesiyle birlikte yeni fikirler, yeni formüller ve anlayışlar geliştirilmiştir. gelgelelim, eğer bugün hala uzaya çıkmak için, aya veya mars'a gitmek için gereken yerçekimi hesaplamalarında einstein'ın değil, newton fiziğinin formülleri kullanılmak zorundaysa demek ki büyük çapta evren kanunlarını anlayabilmemiz için birden çok fizikçiye, birden çok yüzyıla, daha derin gelişmelere mecburuz demektir. mesela bugün beliren başka bir hadise de şudur: newton'u, einstein'ı ve gelmiş geçmiş tüm fizikçileri üstüste koysak yine de evrenin yüzde beşine tekabül eden madde ve enerji kısmı ile ilgilidir. evrenin geri kalan yüzde doksanbeşi, revaçta olan deyimleriyle kara enerji ve kara madde hakkında bir bilgisi olan yok; bunu da bırakalım, nasıl bir yöntemle bu yeni tespit edilen alanların anlaşılabileceğine dair bir ipucu bile yok. ancak bu insanların ortaya koydukları olmasaydı zaten bu yüzde doksanbeşi bilmediğimizi de bilemezdik. bilimin başarı adına özeti de bir anlamda budur: bilmediğini bilmek. yani ikibinbeşyüz sene evvel socrates'in söylemiş olduğu rivayet edilen laf.

    darwin'in "the most obvious and gravest objection which can be urged against my theory" diye ortaya koyduğu ara geçiş fosil sıkıntısı yarın belki giderilebilir, belki başka bir perspektifle ara geçiş fosillerinin bulunmasının gereksizliği ortaya çıkar, belki de bazılarının ifade ettiği gibi böyle birşey yoktur, aradığımız şeyi doğru ifade (ve dolayısıyla formülleştirme) edemiyoruzdur. bunlar bilim tarihindeki ilk sendelemeler, ilk yetersizlikler değil; tam aksine, bilimin motoru budur. hiçbir bilim kişisi hiçbir yerde "bu mutlaktır" diye bir laf etmez; "şu ana kadar geliştirilen en açıklayıcı model" der, ya da "yüksek oranda doğru", "belli şartlar gerçekleşirse bu" tarzı ifadeler kullanır, bundan da gocunmaz. bizimki gibi ülkelerde bilimin bir türlü gelişememesinin bir nedeni de budur: mutlakiyetçi zihniyet. belki başka prensiplerde işe yarayabilir, ancak bilim sözkonusu olunca mutlakiyetçi zihniyet daima tükürdüğünü yalar. zaten bilim adamları bunun tarihini gayet iyi bildikleri için temkinlidir.

    yarın biyolojik hadiseleri açıklayacak daha iyi bir teori, model, anlayış, perspektif, formül vs. bulunur ve halihazırda darwin'den bu yana geliştirilen evrim kuramını yanlışlarsa bilim insanı darwin'e hakkını teslim eder ve yoluna bu yeni teori ile devam eder. ancak tıpkı newton vs. einstein örneğinde, ya da einstein vs. kuantum teorisyenleri örneklerinde olduğu gibi, herkes, ne kadar büyük insan, akıllı bıdık, üstün zeka falan da olsa gerçeğin dinamiğinin ancak bir kesitini ortaya çıkarabilmektedir. mesela bir iddiaya göre bilimde büyük insanlar devri tarihsel olarak misyonunu tamamlamştır; yani bu ne demektir, yeni bilimsel buluşlar ekiplerin, deneylerin ve laboratuvarların eseri olacaktır. bu bir iddiadır ve arada yine dehalar parlayabilir; ancak bunlar eskiye oranla daha az olacak, bilimin ilerlemesi için dehaları bekleme yerine sistemli ve organize çabalar daha belirleyici olacaktır.

    daha dna'nın tam olarak nasıl işlediğini bilmiyoruz, daha 3.5 milyar yıllık canlı evriminin eli yüzü düzgün bir haritası (taxonomy) oluşturulmadı, daha ilk yapay hücre yapılmasının üzerinden on yıl geçmedi. ancak bu sayılan kavramlar bile, yani ne bilmediğimizin resmi, darwin'den bu yana, yani biyolojinin bir bilim dalı olmasından bu yana yapılan envai çeşit çalışmalar sayesinde olmuştur. darwin'in en büyük katkısı aslında canlıların kökenini tam anlamıyla tespit etmek değil, insanlar için bu yönde bilimsel bir mücadeleye girişebilme imkanı yaratmasıdır; tıpkı newton'un fiziği bir bilim olarak ortaya koyması gibi.

    bu noktadan sonra iki yol var: birincisi, darwin'den, newton'dan -ya da mesela astronomi için galileo'dan- önce hakim olan "herşey akıllı bir gücün yaratması ile olmuştur" fikrine sadık kalırsınız. bu yola kafa koyanlar daima "hani cevap, demek ki ben haklıyım" tarzında hiçbir bilgi birikimine yol açmayacak bir mutlakiyet yarışında olmak zorundadır. bu kişiler "hiçbirşey yapmama", "hiçbir yeni fikir üretmeme" ve "taş üstüne taş koymama" konusunda hakim taraf olacaktır. çünkü nihayetinde her yeni teori kendi mutlakiyetçi zihniyetlerine inen bir darbedir. ikinci yol ise insanlığın bu birkaç yüzyıllık anlayışı ile ortaya koymaya başladıklarına bakar ve doğayı anlama yolunuza burdan devam edersiniz. newton yerçekiminin varlığını tespit etti, biraz önce bahsedildiği üzere hala bu bilgi ile uzaya çıkılıyor, gelgelelim insanlık bilimi henüz yerçekiminin ne olduğunu tarif edemez, yani kaynağının ne olduğunu, nasıl çalıştığını bilmiyoruz. ancak bu "bilmeme" durumu insanlığı fizikten ya da newton'dan soğutmuyor. tam tersine newton'un hakkını teslim edip yeni alanlarda yola devam ediliyor. biyoloji için de aynı şey söz konusu: sen ara fosil yok diye bütün bir alanın bulgularını reddedersen senin amacın zaten bellidir, birinci kategorinin insanısın demektir.

    (bkz: evrim teorisinin en tehlikeli özelliği)
    0 ...